Anasayfa > İncelemeler > Silent Hill 2 Remake İnceleme: Bir Efsanenin Yeniden Doğuşu

Silent Hill 2 Remake İnceleme: Bir Efsanenin Yeniden Doğuşu

Silent Hill 2 Remake

Silent Hill 2 Remake, 2001 yılında Team Silent'ın ortaya koyduğu hikayenin ne kadar muazzam olduğunu bir kez daha gösterirken, iyi bir remake projesinin nelere kadir olduğunu da kanıtlıyor. Orijinale sadık, unutulmaz bir yapım.

90

12 yıl sonra elimizde gerçekten iyi bir Silent Hill oyunu var. Ve bunu söylemekten çok büyük mutluluk duyuyorum. Kemerlerinizi sıkı bağlayın çünkü sizleri Sessiz Tepeye, lanetli kasabaya bir yolculuğa çıkaracağım. İncelememizde az düzeyde sürprizbozan olduğunu belirtmek isterim.

Silent Hill 2 Remake – Tebrikler Bloober Team!

İncelemeye başlamadan geliştirici ekip Bloober Team ile ilgili bir parantez açmak istiyorum. Polonya menşeili geliştirici herkesin beklentisini altüst etti.

İlk gösterilen fragmandan itibaren Silent Hill 2 Remake’e büyük bir ön yargı vardı. Malumunuz Calut’un karşısındaki Davut olmak pek kolay değil. Hele ki Bloober gibi iyi oyunları olan fakat başyapıt seviyesinde bir iş ortaya koyamadıysanız…

Gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki Bloober bütün ön yargıları kırmış. Oyun bildiğimiz, tanıdığımız ve çok sevdiğimiz Silent Hill 2’nin modern platformlara kusursuz bir teşrif edişi olmuş. Hatta orijinali yeni nesil standartlara taşımanın da ötesine geçerek, geliştirici ekibin kendi yorumlarını, hatta hayranlıklarını da görmek mümkün.

Serinin önceki oyunlarına imza atan Double Helix ve Climax gibi stüdyoların düştükleri hatalara düşmemişler. Silent Hill’i ve Silent Hill 2’yi çok iyi anlamışlar. Bloober Team’i gönülden tebrik ediyorum.

“Ölü birisi mektup yazamaz…”

Silent Hill 2’nin merkezindeki karakter James Sunderland, üç yıl önce vefat eden eşi Mary’den bir mektup alır. Mary mektubunda James’i Silent Hill’de onlar için özel olan yerde beklediğini söylemektedir. James Silent Hill’e gitmeli, karısını bulmalı ve kendisiyle yüzleşmelidir.

Daha ilk dakikalardan aklınıza takılan merak kancası sizi oyunun sonuna kadar götürüyor. Bunun yanı sıra hikâyeye eklenen yan karakterler ile hikâye genişletiliyor. Ana odak Marry’i bulmak olsa dahi yan karakterlerin hikayelerini dinlemek de çok ilginç.

Silent Hill 2 bırakın türdaş oyunları, eğlence dünyasında bile işlemesi çok güç temalara sahip. Bu patlamalar, aksiyon sekansları ve uçuk, karikatür karakterlerin bulunduğu bir oyun değil. Bu hikaye hayatın içerisinden, mahallede ya da yakınlarınızdan duyabileceğiniz bir hikaye.

Bununla beraber bu olgun temaları felsefi ve sürreal anlatım ile birleştirmek büyük bir meziyet. 2001 yılında çıkan oyun bunu başarıyla yapmıştı. 2024 yılındaki yeniden yapımda bu seviyeyi bir üst noktaya taşıyor.

Hikaye Anlatısını Genişletmek

İyi bir hikayeye dokunmak yada değiştirmek kolay bir iş değildir. Nitekim Bloober Team’de bu hikayeyi değiştirmek yerine etkili bir şekilde genişletiyor. Orijinal oyunda boşluk hissi yaratan sahneler yerine yeni ara sahne ve diyaloglar öne çıkıyor.

Bu sayede hikaye bütünlüğü ve anlatım da çok daha iyi bir seviyeye gelmiş. Fakat süreçte sevdiğimiz Silent Hill ruhu bozulmamış.

Özellikle yan karakterlere eklenen yeni ara sahneler onların psikolojisini daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Fakat ara sahnelerin 30 FPS’ye kilitli olması oyunun küçük, fakat kendini hissettiren olumsuz yönlerinden biri olmuş.

Bununla beraber çevresel hikaye anlatımı da oldukça kuvvetlendirilmiş. Orijinalde birbirinin aynısı gibi hissetteren odalar vardı. Lakin Remake bu anlatıyı adeta redderek kendi imajını ortaya koyuyor.

Girdiğiniz her bir apartman dairesi ya da hastane odası özel hissettiriyor. Orada kalan aileden ya da hastadan izler görüyorsunuz. Elbette ki birbirine benzeyen odalar hiç yok değil. Fakat yine de özenilmiş bir çalışma olduğu ortada.

“Huzursuz Rüyalarımda O Kasabayı Görüyorum”

Silent Hill demek atmosfer demektir. Sisli kasabada gezinmek, yavaş yavaş sokakları ve evleri keşfetmek, oyunun en güçlü yanlarından biridir. Geliştirici ekip de yeniden yorumladıkları kasabayı gezip görmenizi, araştırmanızı istiyor.

Özellikle Resident Evil 3 Remake’de Raccoon City’i gezmek ve dolaşmak istemiştim. Ancak oyun bunu sağlayamamış, kısıtlayıcı yapısıyla kanımca bir fırsatı elinden kaçırmıştı. Fakat Konami ve Bloober Team, Silent Hill’i yeniden tasarlarken kısıtlamalar yapmamış. Rüyalarımızda gördüğümüz bu kasabayı dilediğimiz gibi gezebiliyor ve keşfediyoruz.

Elbette, burada bir açık dünya formülünden bahsetmediğimin altını çizeyim. Bir nevi büyütülmüş koridorlardan geçiyorsunuz aslında. Ama oyun bunu hem atmosfer olarak hem de bölüm tasarımı olarak o kadar iyi saklıyor ki, her sokak farklı hissettiriyor.

Apartman ve hastane gibi ana bölümlerin atmosferi de bir o kadar güzel ayarlanmış. Karanlık atmosferin yanı sıra kullanılan ses efektleri ve renk paleti sizi oyunun içine sokuyor. Ayrıca öteki dünya konsepti ve atmosferi de iyi işlenmiş. Her şeyin çürüdüğü bu dünyada kendinizi hiçbir zaman güvende hissetmeyeceksiniz.

Bir Elimde On Dörtlü, Bir Elimde Sopa

Silent Hill 2 artık oynanılamayacak kadar eski bir oyundu. Oyun tasarımı ve bulmacaları bir yana savaş sistemindeki hantallık pek iyi yaşlanmadı.

Serinin büyük bir hayranı olarak ben bile Silent Hill’e hantal oynanışı yüzünden geri dönmek istemiyordum. Gösterilen her fragman savaş sisteminin de iyi olmayacağı hissini artırıyordu. Nitekim Bloober daha önce hiçbir oyununa savaş sistemi eklememişti.

Tahmin ettiğiniz gibi bu konuda da geliştirici ekip beklentilerimizi altüst etti. Silent Hill 2’nin dövüş sistemi kendi içerisinde yeterince başarılı. Ancak burada beklentiyi “hayatta kalma” kurmakta fayda var. Eğer ki Resident Evil 4 Remake ya da Alan Wake 2 tarzında bir aksiyon bekliyorsanız hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.

Savaş sisteminin temeli uzun ve yakın mesafeli silahlarınızı birleştirmenize dayanıyor. Özellikle düşmanları uzun mesafeli silahlar ile sersemletip sopayla dövmek de inanılmaz keyifli.

Bunun yanı sıra düşman saldırılarından kaçınmak içinde bir tuş eklenmiş. Yeni nesil korku hayatta kalma oyunlarında sık sık görmeye başladığımız bu mekanik, savaşların çok daha dinamik geçmesini sağlıyor.

Bu türün temel özelliklerinden kaynak yönetimidir. Üzülerek söylüyorum ki Silent Hill 2 Remake’in kaynak yönetimi pek iyi değil. Özellikle normal zorlukta oyunu oynuyorsanız mekaniklere alıştığınızda hiç zorlanmayacaksınız.

Yüksek zorluk seviyesinde ise kaynak sayısı yine çok fazla. Fakat düşmanlar daha zor ölüyorlar. Siz de pek kolay ölüyorsunuz tabii ki. Burada zorluk seviyesinin iyi ayarlanamadığını düşünüyorum.

Bir korku hayatta kalma türü lensinden baktığında bu zorluk dengesi pek de keyifli değil. Türün temel elementlerinden biri olan kaynak kontrolü formülünün çok iyi olmadığı söylenebilir. Oyunun kanımca en olumsuz yanı da bu.

Modernleştirilmiş Boss Dövüşleri

Patron dövüşlerinden önce kısaca düşman çeşitliliğinden bahsetmek istiyorum. Silent Hill 2’de her bir şeyin anlamı olduğu için düşmanların, dümdüz, rahatsız edici yaratıklar olmadığını belirtmek gerek.

Bu da orijinal oyunda düşman çeşitliliğinde bariz bir azlığı beraberinde getiriyordu. Bloober team bunu da çözmenin bir yolunu bulmuş. Klasik düşmanların yanına öteki dünyaya gittiğiniz anda düşmanlarınız değişik hallere bürünüyor.

Oyunun en beğendiğimiz kısımlarından biri de boss dövüşleri oldu. Piramit kafa bir yana diğer boss dövüşleri de hiç fena değil.

Bu sahneler orijinal oyunda olduğu gibi odanın bir köşesinde sabitlenip silah sıkmanın ötesine geçmiş ve tempo artmış. Hatta bunlardan birisi var ki bu tür oyunlardaki en akılda kalıcı boss dövüşlerinden biri olmuş.

Bulmaca Buldurmaca

Bir korku hayatta kalma oyununun temel öğelerinden birisi bulmacalarıdır. Son zamanlarda giderek basitleşen oyun tasarımları bulmaca mantığını da elimizden aldı aslında.

Artık yeni nesil korku hayatta kalma türü oyunlarda bile sağlam bulmacalara pek rastlamaz olduk. Nitekim ilk Silent Hill’in piyano bulmacasını, Resident Evil 3’ün saat kulesi bulmacasını hep hatırlarız.

Silent Hill 2’de ikonik hale gelmiş tonla bulmaca vardı. Para bulmacası, hapishanedeki üç kilitli bulmaca, labirent…

Bunların hepsi Silent Hill Remake’de korunmuş. Hatta bunların yanına eklenen yeni bulmacalar da oyunun genel dokusuna çok yakışmış.

Bunun yanı sıra bazı bulmacalar da eski oyun zorluğundan çıkarılmış ve layığıyla modernleştirilmiş. Örneğin labirent bulmacası bölüm tasarımına entegre edilmiş. Bunun gibi başarılı modernleştirmeler eski hayranlara selam gönderirken yeni oyuncuları da güzel karşılıyor.

Bulmaca yoğunluğunun orijinal oyuna göre fazla olduğunu da söyleyebiliriz. Artan sayının bunaltıcı olmadığını da eklemekte fayda var. Yein bulmacalar oyunun temposuna yedirilmiş ve akıcılığı bozmamış. Temponun sıkmaya başladığı anda sizi iyice yoracak bir başka bulmaca ile karşılaşılıyorsunuz. Özetle bulmacalar eski nesil oyuncuları sevindirecek, yeni oyuncuları da sıkmayacak.

Silent Hill 2 Remake, Orijinalini Çok İyi Anlayan Bir Oyun

Silent Hill 2 Remake her yönüyle bir tutku projesi olduğunu hissettiriyor. Konami’nin kendi takımı geliştirseydi bile bu kadar başarılı bir iş ortaya koyar mıydı emin değilim.

Bloober team Silent Hill 2’nin tüm felsefesini iyi anlamış ve oyunu tamamen buna göre tasarlamış. Stüdyo işi ilk aldığında kendilerinin de büyük bir Silent Hill hayranı olduklarını açıklamıştı.

Sadece sözde kalmayıp bu hayranlıklarını en küçük easter egglere kadar yaymışlar. Silent Hill 3’ün “Its Bread” repliğini, 209 numaralı odadaki fısıltı, Comic Sans fontlu tabelanın oyunda bulunması gibi fan servisler de oyuna eklenmiş vaziyette.

Ses aktörlerini de tebrik etmek istiyorum. Duyguyu tam olarak oyuncuya geçirmeyi başarıyorlar. Yeni motion capture ve kayıtlar konusunda gerçekten iyi bir iş ortaya koymuşlar. James’in acısını, hüznünü ya da Angela’nın sinirini oynarken hissedebiliyorsunuz.

Müzikler ve Teknik Detaylar

Akira Yamaoka, oyun dünyasının en büyük bestecilerinden biri. Silent Hill 2’de de imzasını hissetmek mümkün. Bu sefer Yamaoka bestelediği yeni parçaların yanı sıra eskilerini de yeniden yorumlamış.

Yamaoka sadece müzikleri değil aynı zamanda ses tasarımı ile de oyuna damgasını vurmuş. Ağlayan kadınlar, acı çeken varlıklar, kapı gıcırtıları ve sürekli ensenizde hissettiren varlıklar…

Hepsi Yamaoka’nın ses tasarımı ile birleşince bir inanılmaz rahatsız edici bir atmosfer sizi bekliyor. Özellikle öteki dünyada geçirdiğiniz vakitte mekanik seslerden baya bir rahatsız olacaksınız.

Oyunu PlayStation 5’de performans modunda 60 FPS’yi hedefleyerek oynadım. Unreal Engine 5 oyun motorunu kullanan Silent Hill 2 Remake performans konusunda beni üzmedi. Katlar arası değişim yaparken yüklemelerden dolayı ani FPS düşüşleri yaşandı ama yine de oynanmayacak seviyede bir oyun olmamış.

Bununla beraber oyunun performans modunda bile harika gözüktüğünü söylemek isterim. Kaplama kalitesi, yüz animasyonları, çevre detayları ve ışıklandırmalar gayet başarılı olmuş.  Özellikle son yıllarda performans modunda çamur gibi gözüken oyunların yanında çok iyi duruyor.

Silent Hill 2 Remake – Son Söz

Yıllar yıllar sonra iyi bir Silent Hill oyunu oynadığımız için inanılmaz keyifliyim.  Silent Hill 2 Remake, 2001 yılında Team Silent’ın ortaya koyduğu hikayenin ne kadar muazzam olduğunu bir kez daha gösterirken, iyi bir remake projesinin nelere kadir olduğunu da kanıtlıyor. Orijinale sadık, unutulmaz bir yapım.

Bu oyunun çok satmasını ve bir zamanların efsane oyun devi Konami’nin geri dönmesini istiyorum. Umuyorum ki Silent Hill: Townfall ve Silent Hill f’de bu oyun kadar güzel ve başarılı olur.

Olumlu

  • Derin ve felsefi hikâye
  • Rüyalara giren atmosfer
  • Yenilenmiş sinematik ve çevresel anlatım
  • Savaş sistemi
  • Bulmacalar
  • Grafikler

Olumsuz

  • Kaynak ve envanter yönetimi türe göre zayıf
  • Ara sıra FPS düşüşleri yaşanıyor.
  • 30 FPS’ye kitli ara sahneler

Hakkında Furkan Oğur

Boş zamanlarında Raccoon City sokaklarında gezen mühendis adayı bir genç.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir