Anasayfa > İncelemeler > Rise of the Ronin İnceleme

Rise of the Ronin İnceleme

Rise of the Ronin

Rise of the Ronin, dolu dolu açık dünyası ve inanılmaz derin savaş sistemiyle sizi içinden çıkmak istemeyeceğiniz bir 19. yüzyıl Japonya'sına götürüyor. Dik öğrenme eğrisi, kuru görselliği ve küçük erişilebilirlik sorunlarına rağmen Rise of the Ronin, souls ve Japonya sevenlerin yeni favorisi olacak.

85

Rise of the Ronin, Sony ve Team Ninja’nın antlaşmasıyla ortaya çıkan yeni bir iş. Team Ninja, Ninja Gaiden’dan beri süre gelen işçiliğini her bir oyunuyla bir üst noktaya taşımaya çalışmıştı. En yeni yapımlarında da bu hedef devam ediyor. Elimizde gayet tutarlı, ölçeğini bilen ve sınırlarını iyi kullanan bir iş var.

Rise of the Ronin İnceleme – Bir İntikam Hikayesi Mi?

Rise of the Ronin, 19.yüzyılda, Japonya’nın Tokugawa Şogunluğu döneminde geçiyor. Bu dönem Japonya’nın sınırlarını yavaş yavaş yabancı devletlere açtığı dönem olarak da biliniyor.

Amerikalılar ve Fransızlar başta olmak üzere birçok batı ülkesi Japon devletiyle anlaşma yapmak için çalışmalar yürütüyor. Bu durum halk arasında da ayrılıklara sebep oluyor. Kimi “batılı şeytanlardan” uzak durmak isterken, kimileri de batıya açılacak kapıların yeni zenginlikler getireceğine inanıyor.

Aşırı milliyetçi bir kesim bu anlaşmaların Japonya’ya ihanet olduğunu düşünüyor. Diğer bir kesim ise bu anlaşmaların gerekli olduğunu, Japonya’nın artık dış dünyaya açılması gerektiğini savunuyor. Bize de bu fırtınalı dönemin tam ortasında rol almak ve Japonya’nın geleceğinde kritik bir rol oynamak düşüyor.

Batı hareketliliğinden kaynaklanan isyanlarla Japonya kavrulmaya başlıyor. Tokugawa Şogunluğu da isyanları bastırmak için sert yöntemlere başvuruyor. Rise of the Ronin’de hayat verdiğimiz ana karakter ise katliamlarda güç bela hayatta kalan iki kardeşten bir tanesi. Yalımdöven usta tarafından kurtarılan kardeşler şogun karşıtı bir grup tarafından eğitiliyor.

Saklı yalım ikizleri çıktıkları tehlikeli bir görev sonucunda birbirlerini kaybediyor. Bu noktada oyuncu devam etmek istediği karakteri kendisi seçiyor. İkizinin ölmediğini düşünen diğer saklı yalım, klanına ve ustasına karşı çıkarak ikizinin peşinden önce Yokohama’ya; daha sonrada Japonya’nın çeşitli yerlerine yolculuğa çıkıyor.

Alternatif Tarihin Böylesi

Aslında Rise of the Ronin benim çok sevdiğim bir şeyi başarıyor. Kurgu tarihi gerçek tarihin üzerine konumlamak kolay bir iş değil. Özellikle Metal Gear ve Assassin’s Creed oyunlarından aşina olduğumuz bu durum Rise of the Ronin’de de güzel işlenmiş. Kendi anlatılarını tarihi olaylar ile harmanlayarak kendi içinde tutarlı bir anlatı ortaya çıkarmışlar. Bunun yanı sıra dönemin önemli tarihi yüzleri de Rise of the Ronin’de yer alıyor.

Ii Naosuke, Ryoma Sakamoto, Townsend Harris, Matthew Perry gibi önemli şahsiyetler oyun içerisinde bulunuyor. Rise of the Ronin bu karakterlerin sadece tarihi önemi ardına sığınmıyor. Her birini etkili şekilde işleyen Team Ninja, Japonya’nın kriz dolu dönemini anlatırken kritik figürlerin altını iyice doldurmuş.

Genellikle temel oynanış döngüsü ve zorlayıcı dövüş mekanikleriyle öne çıkan Team Ninja, portföyünde daha önce sık başarmadığı bir şeye imza atmış. Rise of the Ronin, karakterleri ve hikayesiyle sizi giderek kendine bağlayarak, derdini cidden umursadığınız bir oyuna dönüşecek.

Bunun yanı sıra hikaye gidişatını sizin belirlemeniz de oyunun rol yapma öğelerini iyi kullandığını gösterebiliyor. Şogunluk karşısında ya da Şogunluğun yanında olabilirsiniz. Her bir görevin iki çeşit yolu bulunuyor. Bununla beraber bazı seçeneklerden sonra diğer seçenekte aklınız kalabilir. Bunun gidermenin de bir yolunu bulmuş Team Ninja.

Rol yapma oyunlarında ana karakterin dünyanın geri kalanıyla nasıl bir ilişkide olduğuna çok önem veririm. Yakın zamanda pek iyi ana karakterlere sahip olduğunu düşündüğüm rol yapma oyunları oynadım.

Maalesef Rise of the Ronin bunlardan biri değil. Ana karakterimiz fazla donuk ve ruhsuz hissettiriyor. Genelde hep kararsız, olaylar arasında kalmış ve sadece öldürmekten anlayan bir makine gibi hissettiriyor. Karakteri bu kadar yuvarlak tasarlamak oyuncunun bağ kurmasını kolaylaştırmak için verilmiş bir karar olabilir. Fakat ne yazık ki bu oyun tasarımı tercihi benim deneyimim için olumlu değildi.

Çayır Çimen Geze Geze Oy!

Rise of the Ronin bir açık dünya oyunu. Geliştiricinin portföyüne baktığımızda da gayet başarılı bir açık dünya oyunu hatta. Sektör standartlarını iyi özümseyen geliştirici ekip belirli bir kaliteyi yakalamış. Elbette formüle yeni bir soluk getirmiyorlar fakat kesinlikle sıkıcı bir açık dünya oyunu da yapmamışlar.

Rise of the Ronin’in açık dünyasının Ubisoft oyunlarının açık dünyasına benzetmek yanlış olmaz. Çeşitli bölgelere bölünen dünyamız dolu dolu. Klasik karakol temizleme görevlerinin yanı sıra, kumar oynama, talim yapma, kedileri yakalama, mabet gezme gibi tonla içerik var. Bu görevleri tamamlamak, görevlerin yer aldığı bölgeyle olan bağınızı da artırıyor. Bölgeyle bağınız arttıkça da ödüllendiriliyorsunuz.

Rise of the Ronin’in seyahat mekaniklerinin çok hoşuma gittiğini belirtmeliyim. Bu dolu açık dünyada gezmekte başarılı yapılmış. Ana seyahat için kullandığımız bir planörümüz, bir de atımız var. Bir tepenin en yüksek yerine çıkıp manzarayı seyrettikten sonra havada planörle süzülmek çok keyifli. Yalnız dikkat etmeniz gereken şey planörünüzün Ki enerjinize dayanarak çalışması olacak.

Az sonra savaş sisteminde bahsedeceğimiz bu Ki enerjisi souls oyunlarında ki “stamina” olarak düşünebilirsiniz. Atımız ise bizim sadık dostumuz. Yine atımızı kendimiz seçebilir, giydirebilirsiniz. Buradaki mekanik sadece kozmetik değil. Aynı zamanda atınızın daha hızlı ve dayanıklı olmasını da sağlayabiliyorlar.

Açık dünyanın görüntüsüne de değinmek istiyorum. Team Ninja oyunları hiçbir zaman grafik kalitesi ile öne çıkan bir stüdyo olmadı. Yine bu yapımlarında da belirli bir seviyenin üstündeler. Geliştirme sürecine 2015’te başladıklarını göz önünde bulundursak da gözler PlayStation 5’in gücünü iyice kullanacak yapımlar arıyor.

Dolayısıyla tek bir platforma oyun geliştirdiklerinin altını çizerek bunun değişmesi gerektiğini savunuyorum. PlayStation 5’e münhasır olan bu yapımın, birinci parti oyunlar kadar güzel gözükmesini beklemiyordum ama yine de hayal kırıklığına uğradım. Her ne kadar uzun vadede sürdürülebilir olmasa da bir yanım yeni nesil oyun teknolojilerinin hakkını veren oyunlar görmek istiyor.

Katmanlı Savaş Sistemi

Rise of the Ronin, savaş sisteminde birçok oyundan ilhamlar taşıyor. Bloodborne, Sekiro: Shadows Die Twice, Dark Souls, Ghost of Tsushima ise en bariz örnekler arasında yer alıyor. Bu oyunların savaş sistemlerini iyi harmanlayan Rise of the Ronin, sevdiğimiz “yüksek risk, yüksek ödül” temelli dövüş formüllerine yenilikler de getirmiş.

Team Ninja, Nioh serisi ve Wo Long: Fallen Dynasty gibi yapımlarda yaptıkları işleri buraya da aktarmayı başarmış. Bunun yanı sıra Rise of the Ronin, nereden bakarsanız bakın zor bir oyun. Oyunun zorluk seçenekleri olsa dahi, normal zorluk pek affedici değil. İlk birkaç saatinizde sistemi kavramakta zorlanabilirsiniz. Ancak bu eşiği aştıktan sonra oyun çok daha keyifli bir hale geliyor.

Açıkçası oyunun ilk saatlerinde normal zorlukta bolca dayak yedim. Geçen üç beş saatin ardından sistemi kavradım ve bu kez dövüşler benim lehime bitti. Bunda başlangıçta animasyonların ve mekaniklerin hafif pürüzlü hissettirmesinin de etkisi var.

Oyunun temel savaş sisteminin dayandığı nokta kesinlikle “karşıçakım” adındaki mekanik. Üçgen tuşuna basarak yaptığınız bu karşılama saldırısı düşmanı sendeletme de büyük rol oynuyor.

Sekiro’dan bildiğimiz “deflect” mekaniği buraya da yedirilmeye çalışılmış. Bir noktaya kadar başarılı olunsa dahi Sekiro kadar pürüzsüz hissettirdiği söylenemez. Karşıçakım rakibinizin Ki Enerjisini hızlıca boşalttığı için en çok kullanacağınız mekanik olacak. Ki enerjisini bitirdiğiniz düşmana da kritik saldırı yapabilecek ve işini anında bitirebileceksiniz.

Ekol Sahibi Olmak Önemli

Bu noktada sizlere biraz saldırı stilleri olan ekollerden bahsetmek istiyorum. Ghost of Tsushima’da ki duruşlar gibi Rise of the Ronin’de bu ekollere sahip. En fazla üç farklı ekolü üzerinizde taşıyabiliyorsunuz. Bu ekoller değişik düşmanlarınıza karşı size avantaj sağlıyor.

Oyunun savaş mekanikleri ekollerin her silahta farklılık göstermesiyle iyice derinleşiyor. Normal katanada farklı, çift kılıçta farklı, mızrakta farklı ekollere göre dövüşmek sizin elinizde.

Dahası, ekoller kendi içlerinde üçer tane de özel hareket taşıyorlar. Bu da size savaş alanında kullanabileceğiniz dokuz farklı özel hareket olarak geri dönüyor.

Ayriyetten iki ana silah kullanabildiğiniz için bu sayı ikiye katlanıyor. Klasik doğu silahlarının yanı sıra batıdan gelen silahlarda oyunda mevcut. Bol silah çeşitliliği ve ekoller sayesinde Rise of the Ronin’de düşmanlarınızı alt etmenin sayısız yolu varmış gibi gelebilir.

Team Ninja yan silahlarda da çeşitliliği artırmayı unutmamış. Klasik shuriken, ok ve yayın yanına; batıdan Japonya’ya giren tabancalar, tüfekler, ateş püskürten bir tabanca gibi bolca silah doldurmuş. Bu yan silahları yine savaş esnasında kullanabilir, oynanışınıza derinlik katabilirsiniz.

Yüksek Loot Sağlam RPG

Rise of the Ronin’in resmettiği Japonya’nın kaderine yön verirken bir yandan da kudretli bir ronin olmalısınız. Bu noktada çevreyi iyice kolaçan etmekte, alt ettiğiniz düşmanların üzerlerini aramakta fayda var. Çünkü bol bol yağma yaparak elde ettiğiniz ekipmanlar iyi bir ronin buildi için kritik ödüller sunuyor.

Sadece ekipmanlar ile değil yetenek ağacı ile de buildinizi sağlamlaştırmalısınız. Dört farklı yetenek ağacına sahip olan oyunda karakterinizi; kuvvet, çeviklik, kurnazlık ve zekâ adında dört ana dalda geliştirebiliyorsunuz.

Rise of the Ronin’in karakter geliştirme noktasındaki esnekliği oyunun rol yapma unsurlarının da altını çizmiş. Örneğin benim karakterim suikast odaklı ve sözleriyle insanları etkileyebilen manipülatif bir ninja oldu.

Aslına bakarsanız oyununda biraz sizden istediği bu. Çoğu görev gizlilikle halledilebilecek şekilde tasarlanmış. Fakat eninde sonunda kendinizi aksiyonun içinde buluyorsunuz. Dengeli bu bölüm tasarımını beğendiğimi söylemeliyim. Beğenmediğim şey ise bazı gizlilik görevlerinde yapay zekanın ve mekaniklerin küçük pürüzleri oldu.

Suikast tuşu ile karşıçakım tuşu aynı olduğu için kendinizi gizlilik görevlerinde hiç istemediğiniz şeyler yaparken bulabilirsiniz. Örneğin düşmanı gizlice etkisiz hale getirmek yerine sert bir karşıçakım hamlesiyle çok da iyi bir ninja olmadığınız gerçeği ayyuka çıkacaktır.

Görev Yapısı İyi Ayarlanmış

Rise of the Ronin üç farklı görev sistemiyle geliyor. Ana görevler -yani Ronin görevleri- doğrudan ana hikayeye hizmet ediyorlar. Bununla beraber bağ görevleri ve taşra görevleri de var. Klasik yan görevler olarak başlayan taşra görevleri ilginç yapılarda olabiliyor. Birçoğu klasik açık dünya görevi gibi tasarlanmış.

Yine de arada ilginç kurgularının olması takdiri hak edişyor. Aynı zamanda bazı taşra görevlerini bölgeyle bağınızı geliştirmediyseniz yapamıyorsunuz. Bunun için bölgenin kedilerini toplamalı, mabetleri ve özel yerleri ziyaret etmeli ve firarileri yakalamalısınız.

Bağ görevleri ise daha farklı bir yapıda ilerliyor. Karakterler ile ilişkileriniz üzerine temellenen bu görevlerde, Şogunluk karşıtı ya da şogunluğun yanında bulunan figürlerle ilişkinizi geliştirebilirsiniz. Hatta karakterlerle daha çok iletişim kurarak romantizm de yaşayabilirsiniz. İşte bu karakterlimizin özel görevlerine bağ görevi adı verilmiş.

Bağ görevleri hem karakterler arası iletişimi güçlendirmek hem de ekollerinizi geliştirmek için çok önemli. Her ekolü başka bir karakterden öğrendiğiniz için o karakter ile bağınız ne kadar güçlü olursa o ekolun yeteneklerini daha etkin kullanıyorsunuz. Bağ görevlerinin yapılarının farklı olduğunu söylemekte mümkün.

Bazısında kumar oynuyor, bazısında kılıç talimi yapıyor, bazısında ise kesici alet kullanmadan bir karışıklığı çözmeye çalışıyorsunuz. Bunlar Rise of the Ronin’i klasik bir açık dünya oyunundan daha farklı kılmış.

Ronin görevleri ise alıştığımız ana hikaye sunumlu görevler olarak karşımıza çıkıyor. Bu görevleri müttefikiniz ile de oynayabiliyorsunuz. Seçtiğiniz iki karakteri yanınıza alarak görevin tamamını tamamlayabilir ya da tek başınıza üstesinden gelebilirsiniz.

Oyunda sevdiğim bir diğer şey de bu görevlerin her birinin sonunda güzel boss dövüşleri olması oldu. Mekaniklerin sınırlarını zorlayan boss savaşlarında bulunmak her zaman keyiflidir. Team Ninja bu konuya iyi çalışmış olacak ki mücadeleler oldukça keyifli. Rise of the Ronin’de öğrendiğiniz her şeyi sınayan boss savaşlarından sonra durup dinlenmek isteyebilirsiniz.

Soulslike oyunların en sevdiğimiz yönlerinden biri burada da var. Savaşın heyecanı ve beyninizin dopamin salgılaması ile yerde yatan düşmanınızı izlemek şahane.

Performans ve Müzikler

Rise of the Ronin performans açısından beni tatmin etti. Oyunda üç adet grafik modu bulunuyor. Performans, Kalite ve Işın İzleme adındaki üç moddan bir tanesini seçerek oyuna başlıyorsunuz. Ben genel olarak performans modunda oyunu 60 FPS deneyim ettim.

Öte yandan açık dünyada bahsettiğimiz grafiklere biraz daha değinmekte fayda var. Team Ninja’nın geliştirdiği oyunlar içerisinde kesinlikle en göze güzel görünen oyun Rise of the Ronin. Sanat tasarımı ve içerisinde bulunduğunuz dünya açısından göze pek hoş geliyor.

19. yüzyılda Japonya’yı aktarabilmek için oldukça özen gösterilmiş. Fakat kaplama kalitesindeki bariz düşüklük grafik severlerin canını sıkabilir. Bununla beraber PlayStation 5’e özel bir oyun olduğu için görsel açıdan daha yüksek beklentilere sahip olabilirsiniz. Ancak Rise of the Ronin’in “göz alıcı grafikler” ile çok işi yok.

Erişilebilirlik konusuna da bir parantez açmak istiyorum. Maalesef ki yapım erişilebilirlik konusunda pek iyi bir iş ortaya koyamıyor. Klasik nişan yardımı, otomatik tutunma ilave saldırıların üzerine çıkamamışlar. Her ne kadar oyunun tamamen Türkçe olmasını çok sevsem de, kontrol temelli erişilebilirlik ayarlarını bu haliyle yeterli görmüyorum.

Son konu olan müziklere de hafifçe değinelim ve incelememizi sonlandıralım. Inon Zur ismini pekâlâ duymuş olabilirsiniz. Kendisini Dragon Age’in ve Fallout: New Vegas’ın müziklerinden tanıyor olabilirsiniz. Zur, Rise of the Ronin’in müzikleri için de kolları sıvamış.

Team Ninja gibi bir Japon stüdyosunun batılı bir isimle çalışacağını pek düşünmesem de bu iş birliğinin sonucunu çok sevdim.

Rise of the Ronin İnceleme – Son Söz

Rise of the Ronin başlangıç saatleriyle sizi yoracak. Fakat karşıçakım mekaniğine alıştığınız anda oyundan ayrı bir zevk almaya başlayacaksınız. Çeşitli silahları ve derin yetenek ağacı ile de eşsiz bir ronin yaratabilirsiniz. Yapacak tonla şeyle dolu açık dünyasında gezerken kendinizi 19. yüzyıl Japonya’sında hissedeceksiniz. Derinlikli savaş sistemi ve kendi kurgusunu gerçek tarih ile harmanlayan oyunun senaryosunda, bir sonraki aşamayı hep merak edeceksiniz.

Oyunun fiyatı şu anda PlayStation Store üzerinde 1999 TL. Eğer elinizde büyük bir oyun yoksa ve Japon tarihine çok ilgi duyuyorsanız kesinlikle kaçırmayın diyoruz. Yine de kendi beğenilerinizi iyi analiz etmeli ve buna göre hareket etmelisiniz. Sizleri bu yazının sonunda daha geçen ay çıkan ve yine büyük bir Japon RPG’si olan Final Fantasy VII Rebirth incelememize uğurluyorum. Sağlıcakla kalın, sevgili okurlar.

Olumlu

  • Şahane alternatif tarih kurgusu
  • İnanılmaz derinlikli savaş sistemi
  • Ana ve yan silah çeşitliliği
  • Derinlikli RPG mekanikleri
  • Açık dünyada etkinlik bolluğu

Olumsuz

  • Oyun başı için zorluk ayarı pek iyi değil
  • Savaş mekanikleri pürüzlü hissettiriyor
  • Bazı gizlilik görevlerinde yapay zeka ve mekanikler sapıtabiliyor

Hakkında Furkan Oğur

Boş zamanlarında Raccoon City sokaklarında gezen mühendis adayı bir genç.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir