No Rest for the Wicked inceleme dosyamızda Ori serisiyle metroidvania formülüne yeni bir nefes üfleyen Moon Studios’u tekrar konuk ediyoruz. Oyunlarında üstün yönetimi ile dikkat çeken ekip, popüler oyun türlerini harmanlayan yeni bir oyunla karşımızda. Ancak bu kez metroidvania elementlerinden uzak, souls-like ve ARPG türüne yakın bir formülle çıkageldiler. Peki ya sonuç?
Erken erişim sürecindeki oyunların hatalarını görmezden gelmeye biraz daha meyilli oluruz. Erken erişim süreci aslında geliştirici ve oyuncu arasında bir anlaşmadır. Geliştirici oyunu tam sürüme ulaştıracağına söz verir. Oyuncu ise oyunu daha uygun fiyattan kütüphanesine eklemek ve hatalara karşı daha merhametli olmak karşılığında geliştiriciyle el sıkışır. Genelde birçok oyun erken erişim sürecini nihayete erdirmekte güçlük çeker. Kiminin geliştiricisi vazgeçer, kiminin oyuncu kitlesi oyundan umudu keser.
No Rest for the Wicked’ın erken erişim kaderinde ikisinin de olmayacağına neredeyse eminim. Çünkü burada örnek aldığı türleri iyi anlamış, geribildirim ile ilerleyen ve bu haliyle bile 15-20 saatlik nefis deneyimler sunan bir oyun var.
No Rest for the Wicked Başyapıt Olmaya Aday
Bir oyunun oynanış görüntülerini izledikten sonra aklınızda kalan şeyler genelde o oyunun eşsiz satış noktalarıdır. Konu No Rest for the Wicked olduğunda aklınızda pek çok şeyin kalacağına eminim. Örneğin oyunun şahane görünen grafikleri ve “kesin çok zevklidir” dedirten ağır ve kallavi dövüş mekanikleri oyunun Steam fiyatını birkaç kere kontrol ettirecektir.
Daha önce Ori and the Blind Forest ve Ori and the Will of the Wisps oyunlarında şahane görselliğe imza atan Moon Studios burada da uzmanlığını konuşturmuş. No Rest for the Wicked, gerçekçi grafikleriyle ağzımızı açık bırakan oyunların yanında sulu boya grafikleriyle gururla duruyor. İzometrik kamera açısıyla resmettiği dünyası ilmek ilmek örülmüş, şahane bir ışıklandırmayla capcanlı hale gelmiş.
Bir vebaya kurban gitmeye hazırlanan Sacra adası, üstündeki bütün kötülüklere rağmen muazzam görünüyor. Oyunun uzun koridorlardan oluşan haritasında gezerken, canlı grafikler ve üstün sanat yönetimi sayesinde dünya hep geniş hissettiriyor. Her ne kadar oyun yönlendirme noktasında sıkıntı yaşasa da sunduğu görsel şölen sayesinde kaybolmaktan neredeyse hiç rahatsız olmadım.
Oyunlarda grafiğe verilen önemin inanılmaz artması Senua’s Saga 2: Hellblade gibi oyunların da birer teknoloji demosu gibi hissettirmesine neden oluyor. Her ne kadar örneğimdeki oyunu çok sevsem de, No Rest for the Wicked gibi oyunlar gerçekçi grafiklerin ve ağzı açık bırakan doku kalitesinin o kadar da matah olmadığını gösterdi.
No Rest for the Wicked, dünyasının özellikle yüksek yerlerine çıktığınızda iyi ışıklandırma ve etkileyici dünya tasarımının Unreal Engine 5’ten çıkan oyunlarla yarışabileceğini de kanıtlıyor. Peki öve öve bitiremediğim görselliğinin altında nasıl bir oyun var?
No Rest for the Wicked’ın Dövüş Formülleri Biraz Cilalanmalı
No Rest for the Wicked geliştiricisinin ARPG ve souls-like formüllerinden ilham aldığını her noktada gösteriyor. Ağır, yüksek riskli dövüş sahnelerinde ve bonfire benzeri Whisper noktalarında bunu fark etmek mümkün. Küçük darbelerle bile karakterinizin öldüğü, canınızı artırmanın bir hayli zor olduğu oyun; Dark Souls üçlemesinden ve Diablo türevlerinden çok ders almış.
Ancak birkaç türü birleştirirken kayalara toslayan pek çok oyun gibi No Rest for the Wicked’da da bu tür birleşiminin getirdiği bazı sorunlar var. Karakterinizin canını dolduran eşyaları kullanırken sürekli bekliyor olmak ve düşmanların saldırılarını okumanın çok zor oluşu bu sorunlardan birkaçı olmuş. Moon Studios her ne kadar şahane görünen bir dünya tasarlamış olsa da bu dünyanın içindeki tehlikelerle mücadele etmek zaman zaman adaletsiz hissettirebiliyor.
Geliştirici de bu noktadaki denge sorunlarının farkında olacak ki ilk 24 saat içerisinde oyun ilk dengeleme güncellemesini paketledi. Ben de dahil olmak üzere birçok oyuncunun şikayet ettiği eşya dayanıklılığı sistemi ise oyunun en adaletsiz hissettiren sorunlarından biriydi.
Öldüğünüzde eşyalarınız dayanıklılıklarının büyük bir kısmını kaybediyor. Bu türün benzer oyunlarından alıştığımız bir mekanik olabilir. Ancak No Rest for the Wicked’da ölmek çok kolay ve karakteriniz öldüğünde eşyalarınız neredeyse kullanılmaz hale geliyor.
Dolayısıyla bu oyuncuyu dövüşlerde dikkatli olmaya teşvik etmek yerine düpedüz zor hissettiren bir mekanik haline gelmiş. Neyse ki geliştiriciler oyuncu geribildirimini dikkate alıyor ki dayanıklılık sistemi daha merhametli hale geldi. Düşmanın ne zaman vuracağını anladığımız, menü sistemlerinin iyi çalıştığı ve denge sorunlarının aşıldığı bir No Rest for the Wicked, gelecekte türün klasikleri arasında yer alıyor, benden söylemesi.
Diğer yandan No Rest for the Wicked’ın iki türe de çeşitli yenilikler getirdiğini belirtmekte fayda var. Çünkü her ne kadar souls-like oyunlardan ilham alsa da bu tür oyunlarda gördüğümüz çeşitli oyun tasarım elementleri burada yok. Örneğin öldükten sonra en yakın bonfire, yani Whisper noktasında uyandığınızda düşmanlar tekrar canlanmıyor. No Rest for the Wicked, dünyanın tekrar keşfedilebilirliğini ve tekrar kullanılabilirliğini artırmak için bir “savaş sisi” sistemine başvuruyor.
Haritanın bir noktasını keşfettikten ve oraya uzun süre geri dönmedikten sonra karakteriniz o bölgeyi “unutuyor.” O bölgeyi daha sonra tekrar keşfederken burada düşmanlar yeniden doğuyor ve burada bulabileceğiniz şeyler de değişiklik gösteriyor.
Tüm güzel yanlarının yanı sıra No Rest for the Wicked’ın stabil performansta çalışmadığını belirtmek gerek. Birtakım çeşitli grafik düşürme çabalarımdan sonra oyunu rahatça oynayabildim. Ancak ani kare düşüşlerinden yine de kurtulamadım. Bunlar oyunu oynamayı eziyet haline getirmese de ortada bariz bir performans sorunu var. Son güncellemeyle daha iyi olsa da No Rest for the Wicked’ı kütüphanenize eklemeyi düşünenleri uyarmalıyım.
İlmek İlmek Örülmüş Bir Dünya
Çeşitli erken erişim dertlerine rağmen No Rest for the Wicked’ın dünyasında bulunmak acayip iyi hissettiriyor. Geliştirici Moon Studios oyunun her köşesini büyük bir özenle tasarlamış.
Her ne kadar görev yönerge sistemi eksik ve sığ hissettirse de, oyunun her tarafı yan görevler ve her biri ayrı seslendirmenle hayat bulmuş NPC’lerle dolu. Her NPC ile konuşmak, hepsinin derdini dinlemek mümkün. Sacra’yı korkunç bir vebadan kurtaracağı kehanet edilmiş gizemli bir savaşçı olarak bu dünyayı keşfetmek, her biri kendine özgü karakteriyle tanışmak No Rest for the Wicked’in en güzel yanlarından biri.
Tüm bunların yanında her vuruşu hissettiğiniz, çeşitli noktalarda platform ögeleriyle karşılaştığınız ve Dark Souls benzeri bir karakter build sistemiyle meşgul olduğunuz bir oyun No Rest for the Wicked.
No Rest for the Wicked İnceleme – Son Söz
Oyun her ne kadar çeşitli yönleriyle beğenimizi kazansa da tüm iş Moon Studios’a ve onların oyuna olan bağlılığına düşüyor. Oyun açılır açılmaz yapımı altı yılı aşkın süredir geliştirdiğini belirten ekip, No Rest for the Wicked’ı kaderiyle yalnız bırakmamaya kararlı.
Olumlu
- İçinde bulunması keyifli, şahane görünen bir dünya
- Etkileyici ışıklandırma, üstün sanat yönetimi ve animasyon kalitesi
- ARPG ve souls-like türünün başarılı birleşimi
- Menü sistemlerinde bilgi eksikliği, sığ görev yönergesi
- Dev potansiyel
Olumsuz
- Giderek iyileşen denge sorunları
- Performans sorunları, yer yer takılmalar
İşte bu yüzden erken erişimde olmasına rağmen karakter build’im ile farklı deneyler yapmaya, yapabildiğim yan görevleri yapmaya ve ilgimi çeken ana hikayesinde ilerlemeye özen gösterdim. No Rest for the Wicked, Steam üzerinde 650 TL’ye yakın fiyat etiketiyle son dönemde alabileceğiniz en iyi erken erişim deneyimlerinden birini sunuyor. Souls-like ve ARPG seviyorsanız 15-20, hatta zorlarsanız 30 saate kadar oynayabilirsiniz.