Ghostwire: Tokyo bir süredir özellikle Japon kültürünü, Japonya’da geçen oyunları seven oyuncuların merceği altında olan bir yapımdı. Gösterilen oynanış videoları, oyunun duyuruları bu kitleyi fazlaca heyecanlandırsa da aslında çok büyük bir oyuncu topluluğunu da etkilemeyi başarmıştı. Oldukça kaliteli görünen görsel tarzı, ilginç karakterler ve bu ilginç karakterlerin getirebileceği bir hikayesi ve bunların yanında en önemli noktası olan savaş sistemi ile Ghostwire: Tokyo 2022’de beklentinin oldukça yüksek olduğu oyunlardan biri. Bizler de bu yılın ilgiyle beklenen yapımlarından Ghostwire: Tokyo‘yu deneme fırsatı bulduk. İşte karşınızda Ghostwire: Tokyo incelememiz ile oyun hakkındaki yorumlarımız.
İncelemeye tam anlamı ile başlamadan önce oyun ile ilgili temel detaylara bakmakta da fayda var. Ghostwire: Tokyo PC ve PS5 platformları için 25 Mart’ta çıkışını yapan bir “birinci şahıs aksiyon” oyunu. Tango Gameworks tarafından geliştirilen bu yapım bizlere The Elder Scrolls, Fallout gibi markaları sunan Bethesda Softworks yayıncılığında bizlere ulaştırılıyor. PC için ülkemiz fiyatı ₺549 olan yapımın Deluxe versiyonu ise ₺699 ile Steam üzerinde satışa sunulmuş durumda. Ghostwire: Tokyo’yu PS5 platformu üzerinde oynamak için ödemeniz gereken ücret ise ₺609.
Shibuya, Tokyo’da bir yolculuk
İncelememize Ghostwire: Tokyo‘nun bizlere sunduğu şehirden, çevre tasarımlarından ve görsellikten bahsederek başlayalım. Ghostwire: Tokyo bizleri Japonya’nın ve Tokyo’nun gecesi de gündüzü de bir hayli yoğun ve kalabalık olan Shibuya bölgesine götürüyor. Ancak ufak bir farklılık ile. İncelememizin oyunun hikayesine odaklanan kısmında bahsedeceğimiz birtakım sebepler sonrasında bir “hayalet şehir” halini alan Shibuya sokaklarında insanlar dolaşmıyor olsa da akıllardaki Japonya atmosferi bizlere oldukça iyi yansıtılıyor. Görsellik, Ghostwire: Tokyo‘nun güçlü olduğu noktalardan biri. Nvidia RTX’in de desteği PC’de üst düzey donanımları oldukça iyi kullanırken konsol tarafında ise Playstation 5′in görsel performansını bizlere oldukça iyi yansıtıyor. Özellikle Japonya’nın neon tabelalar ve ışıklandırmalar ile dolu sokaklarını çok başarılı bir görsel kalite ile oyuna taşımayı başaran Ghostwire: Tokyo’nun yansımaları kullanımı da oldukça başarılı. Bu görsel kalitenin yanında oyunun çevre tasarımındaki detaylar da oldukça başarılı. Yer yer girilen evlerin ve binaların içi, Tokyo’nun arka sokakları ve en işlek caddeleri oldukça özenli bir şekilde tasarlanarak oyuna yerleştirilmiş. Çevre dizaynının dışında düşman tasarımları da oyunun dünyasına uygun şekilde oldukça başarılı görünüyor. Görsel anlamda en iyi özelliklerden biri ise bizleri oyunun belki de en öne çıkan özelliği olan dövüş sistemine götürüyor. Oyunun görsellik ve tasarım konusunda negatif yanlarından biri ise karakterler. Bahsettiğimiz üzere Ghostwire: Tokyo‘da ziyaret ettiğimiz alan bir hayalet şehir. Hal böyle olunca insanların şehirde yer almıyor olması hikaye açısından oldukça normal olsa da hayalet halinde olduğu için hem tasarımları hem de animasyonları pek detaylı olmayan NPC’ler bu konuda bir eksi olarak karşımıza çıkıyor.
Ateş topları, rüzgar atışları gibi element saldırıları
Ghostwire: Tokyo birinci şahıs kamera açısı ile oynadığımız bir oyun. Oyunu FPS olarak açıklamaktan ziyade bu açıklamayı kullanmak daha doğru olur çünkü Ghostwire: Tokyo tam olarak bir “shooter” oyunu değil. Yönettiğimiz karakter Akito bir şekilde bedenine giren hayalet KK’nin güçlerine sahip. Bu güçler ise temelde element büyüleri. Tokyo’daki macerası sırasında Akito KK’den aldığı güçler ile düşmanlarına su, rüzgar, ateş topu gibi element saldırıları yapıyor. Neon parlamalar eşliğinde gerçekleşen bu saldırılar yukarıda da bahsettiğimiz gibi görsel olarak oyuncuyu oldukça tatmin etmeye başardığı ve her ne kadar oynanış zorluğu sunmasa da güzel ve sinematik animasyonlar ile bezendiği için oyunun savaş kısımları oldukça başarılı hissettiriyor. Bu element büyülerinin yanında düşmanlara arkadan yaklaşarak gizlice indirmek, ok atmak ve yakın dövüşte yumruklarınızı kullanmak da düşmanlar karşısında izlenebilecek yollardan. Bunlara ek olarak toplanılan yetenek puanları ile karakterimizin element güçleri, gizlilik yetenekleri gibi özellikleri geliştirerek düşmanlara karşı daha da güçlü olmak mümkün. Ghostwire: Tokyo savaş sekanslarında oynaması keyifli, oyuncuyu yormayacak kadar sade ve görsel açıdan tatmin edici bir sistemi bizlere sunuyor.
Alışık olduğumuz oynanış alışık olmadığımız bir çevrede
Savaş sisteminin yanında Ghostwire: Tokyo‘nun temel oynanış mekanikleri de yine fazla karmaşık değil. Hatta Ghostwire: Tokyo açık dünya aksiyon oyuncularının oldukça aşina olduğu bir sistemi bizlere sunuyor. Peki nedir bu sistem? Açık dünyada haritayı aç, harita açıldıkça yeni bölgelerde tecrübe ve eşya topla, karakterini geliştir şeklinde ilerleyen sistem bu. Özellikle Ubisoft yapımlarından aşina olduğumuz kuleye tırmanıp harita açmalı sistem burada da kendisini gösteriyor. Ancak oyun dünyası için oldukça sıradanlaşmış bu özellikleri Japonya’nın görsel ve kültürel tarzı ile harmanlayan Ghostwire: Tokyo bu konuda türdaşları arasından ufak da olsa sıyrılmayı başarıyor. Bu oynanış özelliklerinin yanında oyunda yan görevler de yer alıyor. Kimi yan görevler birbirini tekrar ediyor hissini verse de genel olarak oyunun görevleri ve yan görevleri oynaması ve deneyimlemesi keyifli hissettiriyor.
Hayalet bir şehir, gizemli bir sis
Ghostwire: Tokyo’nun çıkışı öncesinde en merak edilen özeliklerinden biri hikayesi idi. Korku öğelerinin oyunda ne kadar olacağı, nasıl bir hikaye izleyeceği, ne tarz mistik güçlerin oyunda yer alacağı gibi konular oyuncular tarafından sıklıkla gündeme getirildi. Bu sorulara cevap olmak ve Ghostwire: Tokyo konusunda sizleri aydınlatmak için gelin oyunun hikayesini açıklayalım. Ghostwire: Tokyo doğa üstü güçlerin Tokyo’yu istila etmesi ile başlıyor. Hikayenin başında ölü olan karakterimiz içine giren ruh KK ile hayata dönüyor ve şehri çevreleyen gizemli sisi ve halkın nasıl kaybolduğunu çözmeye çalışıyor. Hikaye tarafında daha fazla spoiler vermemek adına detaya girmek istemiyorum ancak Ghostwire: Tokyo hikaye konusunda “gördüğüm en iyi hikaye” tarzında olmasa da Japonya’da maceraya çıkmayı, maceralar izlemeyi seven, Asya kültürü etkili hikayeler hoşuna giden oyuncular için ilgi çekici olabilir.
Son olarak Ghostwire: Tokyo konusunda bir yorum yapmak gerekirse yapım türün sevenleri için hem oldukça farklı hem de oldukça tanıdık bir deneyim. Açık dünyayı açıp keşfederek ilerlemeli, karakter geliştirmeli yapımları seviyorsanız ve Japonya sokaklarında bir maceraya çıkmak istiyorsanız Ghostwire: Tokyo kesinlikle göz atmanız gereken bir yapım.