Yılın en çok beklenenlerinden olan Final Fantasy 7 Rebirth geri döndü. Square Enix’in imzalı Final Fantasy, PlayStation ekosisteminin en köklü serilerinden biri. Serinin en sevilen oyununu yeni nesil oyun standartları ile “yeniden doğuran” Final Fantasy 7 Rebirth inceleme dosyamızda oyunu tüm yanlarıyla ele alacağız.
Dolu içeriği, eğlenceli oynanışı ve epik hikayesi ile Final Fantasy 7 Rebirth kesinlikle yılın oyunu adaylarından birisi. Sürprizbozan uyarımızı da yapalım.
Rebirth’e Hazırlık Süreci
Yayınlanan ilk fragmandan itibaren Rebirth’ün farklı olacağından emindim. Bu benim tanıdığım, bildiğim hikayenin yeniden doğuşu olacaktı. Öyle ki Rebirth’e hazırlanmak için öncesinde orijinal oyunu da tekrar oynadım. Bununla yetinmeyerek CRISIS CORE’u da bitirdim. Yetmedi Rebirth’den önce tekrar vizyona soktukları Advent Children’ı da izledim.
Rebirth’e tamamen hazırdım ve yeni anlatılacak bu hikayeyi merak ediyordum. Daha önce Final Fantasy XV’e de böyle hazırlanmıştım ama Rebirth’ün heyecanı çok farklıydı. Ben ve oyun incelemelerimde bana hep yardımcı olan 12 yaşındaki kız kardeşim, bu büyülü yolculuğa çıkmaya hazırdık.
Sephiroth’u Bulmalıyız!
Final Fantasy 7 Rebirth’ün hikayesi, ekibin Midgar’dan ayrıldıktan sonra Sephiroth’u araması üzerinde temelleniyor. Oyun Cloud’un, Sephiroth ile beş yıl önce Nibelheim’da yaşadıklarını anlatmasıyla açılıyor. Bu noktada orijinal oyunu oynamamış olanlar Sephiroth’un amacını anlamakta güçlük çekmeyecektir.
Final Fantasy 7 Rebirth ekibin kişisel ilişkilerindeki iniş çıkışları başarıyla gösteriyor. Çizgisel alandaki hikaye anlatısı son bulup açık dünyaya indiğinizde amacınızı artık daha iyi kavramış oluyorsunuz. Sephiroth’u bulmak ve onu ortadan kaldırmak…
Sephiroth Tamam, Peki Ya Shinra?
Bu evrenin yegane kötüsü Sephiroth değil. Sephiroth, oyun boyunca ortadan kaldırmaya ant içtiğimiz isim olabilir. Ancak bu hikaye Shinra’ya karşı olan direnişle başladı. Rebirth’de Shinra’nın kötü planlarına daha çok şahit olacaksınız. Açıkçası Rebirth’in Rufus Shinra’yı resmetme şeklini çok sevdim. Rufus, babasının aksine kafasını daha çok kullanan bir kötü adam.
Yine babası gibi “Vadedilmiş Topraklar” hedefiyle kafayı adeta bozmuş olsa da, attığı adımlar oyunun genel öyküsünde başarıyla temellendirilmiş. Ayrıca bu oyunda Shinra’nın dünya üzerinde hakimiyet kurma konusuna daha çok değinilmiş diyebiliriz. Yeni eklenen karakterler ile beraber Rufus’un ve Shinra şirketinin hikayesi çok daha derin ve ilgi çekici bir hale gelmiş.
Öyle ki oyunun hikayesine bizzat şahit olurken bir yandan kafanızdaki boşlukların doldurulduğunu da hissediyorsunuz. Yeni karakterin resmedilme şekli ve eksik kalan yerlerin dolduruluyor olması şahane. Dolayısıyla üçüncü oyunda büyük önem kazanacağını düşündüğüm bu karakteri izlemek keyif verdi.
Bu Bir Yolculuk Hikayesi
Final Fantasy 7 Rebirth özünde bir yolculuk hikayesi. Midgar’ın çıkışında, Kalm’da başlayan yolculuk Forgetten Capital’a kadar devam ediyor. Orijinal oyunu oynayanlar bunun ilk diskin sonuna kadar olduğunu anlayacaktır. Yapımda biricik dünyamızın dört bir yanını dolaşacaksınız. Gittiğiniz her bölgede farklı şeyler ile karşılaşacaksınız. O bölgenin insanlarını dinleyecek, sorunlarını çözmelerine yardımcı olacaksınız.
Türkçeye doğrudan çevirirken zorlandığımız, worldbuilding, yani inanabilir bir dünya inşası Final Fantasy 7 Rebirth’in yaptığı en iyi şeylerden biri.
Karakterler arası iletişim, inanılmaz yüksek prodüksiyon değerleriyle tasarlanan dünya, keşfederken zevk alacağınız her köşe Final Fantasy 7 Rebirth dünyasını “kurtarılmaya değer” kılıyor. Burada konsolu kapattıktan sonra aklınızdan çıkmayacak bir dünya var.
Keyifli Ama Takibi Zor Bir Senaryo
Final Fantasy 7 Rebirth senaryo olarak orijinal oyunu takip ediyor. Geçtiğiniz alanları tanıyacak, seneler önce oynadığınız oyunun hayran kaldığınız anlarına tüm ihtişamıyla tekrar şahit olacaksınız.
Diğer yandan Hamaguchi ve özellikle Nomura’nın da kafanızı karıştırmaya çalışacağın belirtmek gerek. Ancak Final Fantasy VII Remake’in sonunda gerçekleşen olaylardan sonra bunun olması gayet doğal. Oyunun açılışı ile kafa karışıklığınız başlayacak. Bununla beraber oyundaki her önemli oyundan sonra da göreceğiniz senaryo dikeyleri de muhtemelen karışıklığı devam ettirecek.
Ancak buradaki kafa karışıklığı Rebirth’in sunum ve hikaye anlatıcılığında zayıf olduğu anlamına gelmiyor. İç içe geçmiş duygusal anlar, ikonik sahneler ve muhteşem aksiyon sekansları arasında sürekli yavaş, ancak sağlam bir şekilde hikayeyi kavrıyor olacaksınız.
Dinlemeye Değer Öyküler
Final Fantasy karakter hikayelerini her zaman etkileyici bir şekilde aktaran bir seri oldu. Ana karakterlerine önem veren seri, yan karakterlerini es geçmemiştir. Ancak Rebirth serinin sevdiğimiz yönünü de bir adım daha öteye taşıyor. Ekibimizde bulunan her karakterin hikayesini tüm derinlikleriyle öğreniyoruz. Bu süreçte Rebirth bir tempo sorununu da çarpmıyor.
Dram yüklü bu hikayeler karakterleri önemsememizde büyük önem arz ediyor. Her bir karakterin arkaplanında kendimizden ya da sevdiklerimizden birer parça görebiliyoruz. Favorim Red’in ve Barret’ın hikayesi olsa da tüm karakterlerin hikayelerini sevdiğimi belirtmeliyim.
Basmakalık Anlatımları Geride Bırakmak
Rebirth’ün hikayesinde sevdiğim bir başka detay da karakter öykülerinin aktarılma noktasında, birçok yeni AAA oyununun düştüğü hataya düşmemesinde yatıyor.
Burada Hollywood işlerinde bolca gördüğümüz basmakalıp davranış ve karakter öyküleri yok. Dolayısıyla hiç beklemediğiniz anlarda şaşırabilir, karakterlerle kurduğunuz bağların sonucu olarak kendinizi gerçekten bir şeyler hissederken bulabilirsiniz.
Bu tür anlar size neden oyun oynamayı sevdiğinizi hatırlatacaktır diye düşünüyorum. Çünkü Rebirth, seneler önce orijinal oyunun başardığı her şeyi çok daha canlı, derin ve göz alıcı şekilde tekrar sunuyor.
Bunu yanı sıra Rebirth’de işler çoğu zaman istediğiniz gibi gitmiyor. Bazı noktalarda klişeler kullanılsa da olabildiğince bu klişelerden kaçınılmaya çalışılmış. Beklemediğiniz tepkilere, repliklere hazır olun derim.
Oyundan Koparmayan Sinematik Sunum
İyi bir hikayeyi anlatmanın bir sayısız yolu vardır. Hiç şüphesiz sinematik sunum, özellikle AAA düzeyde bir oyun için en önemli yollardan biridir. Final Fantasy 7 Rebirth ise bu sınavın altından başarıyla kalktığı gibi, yeni özellikler ile hikaye anlatıcılığı yetisini bir adım ileriye taşıyor.
Daha önce Metal Gear Solid 4: Guns of the Patriots’da şahit olduğumuz gibi sadece sahneleri sadece izlemenizi istemiyor. Sinematik sunumun içerisine yerleştirilen mini oyunlar ile deneyimi bölmeden, keyifli ve interaktif bir anlatım sunuyor. Oyun, bir kovalama sekansından, bir ulaşım sekansına kadar sizi oyuna dahil etmek için elinden geleni yapıyor.
Elbette sinematikler hep mini oyunlar ile doldurulmamış. Bazı sinematikler ustaca kamera hareketleriyle sunulmuş. Bu sinematikleri izlerken bir an bile sıkılmıyorsunuz.
Yüksek prodüksiyonlu bir CGI film izlercesine akıp gidiyorlar. Sonuç olarak Rebirth sizden kontrolü aldığında bile sizin oyunun içinde hissetmenizi istiyor. Dualsense’in haptik geribildirimleri ile sahneleri yaşamanız hedeflenmiş. Bunu başarmışlar.
Yedi Farklı Karakter, Yedi Farklı Oynanış
Yeterince hikayeden ve sunumdan bahsettiğimize göre oynanışa geçebiliriz. Hatırlarsanız yeniden yapımın ilk ayağında dört farklı karakteri yönetiyorduk. Bununla beraber Intergrade ile Yuffie Kisaragi’yi de yönetmeye başlamıştık.
Ekip Midgar’dan ayrıldıktan sonra beş kişilik bir ekiple yolculuğa başlıyoruz. Cloud, Tifa, Barret ve Aerith’in yanına yeni olarak eklenen yeni karakter de Red XIII oluyor.
Final Fantasy VII Rebirth’de her karakterimiz kare ile basit saldırı yaparken üçgen ile karakterinize özel saldırıyı gerçekleştiriyorsunuz. Yine asıl hasarı ATB barınızı doldurarak vuruyorsunuz.
ATB barı savaş esnasında büyü kullanmanıza, özel hareket yapmanıza ya da item kullanmanıza olanak sağlayan bir bar. Final Fantasy yeniden yapım üçlemesinin tüm savaş mekanikleri aslında bu barı doldurma üzerine kurulu.
Hızlanan Oynanış Döngüsü
Final Fantasy VII Rebirth selefinden çok çok daha hızlı bir oynanış döngüsüne sahip. Ana ekipteki Aerith dışındaki herkesin hızlandığını söylemek mümkün. Cloud ve Tifa bir Hack n Slash oyunu karakteri gibi hareket ediyorlar. Kaçındıktan sonra hızlı saldırılar yapabiliyorlar ve düşmanların işini saniyeler içerisinde bitirebiliyorlar.
Aerith ve Barret ise uzaktan saldıran iki karakter olarak karşımıza çıkıyor. Barret oyunun temposuna uyum sağlayabiliyor. Fakat Aerith’in hızlanmış bu oynanışa göre biraz yavaş kaldığını belirtmek gerek. Bu kritik bir eksik değil. Ancak diğer karakterler ile oynamak büyük oranda daha keyifli hissettiriyor. Yine de Aerith’i çok seviyoruz, sonuçta kendisi son Ancient.
Bir Ninja, Bir Aslan ve Bir Kedi
Yuffie Kisaragi ile Intergrade’de tanışmıştık. Red ve Cait ise bu oyunla oynanabilir hale gelen iki yeni yüz oldu. Açık konuşmam gerekirse Yuffie benim bu oyunda kullanmaktan en keyif aldığım karakter haline geldi.
Hızlı komboları ve shurikeni ile tam bir ölüm makinesine dönüşebiliyor. Bununla beraber düşmanların zayıflıklarını ve stagger barlarını hızlıca doldurmanıza yardımcı oluyor. Hem hızlı hem de oynaması çok keyifli. Sizin de favoriniz olacağından eminim.
Red basit saldırılar için pençelerini kullanıyor. Fakat Red’i asıl öne çıkaran şey intikam modunda yatıyor. Bu mod her başarılı blok yaptığınızda doluyor. Üçgen tuşuna basarak açtığınız bu modda yaptığınız saldırılar daha güçlü oluyor. Kullandığınız yetenekler canınızı tazeliyor ve devasa hasar çıkarabiliyorsunuz. Yerdeki düşmanlara alan hasarı vurmak konusunda Red bir numaralı silahınız olacak.
Cait Sith’in saldırı sitili ise biraz farklı. Yuffie gibi hem uzak hem yakın saldırı yapabilen kedimiz, asıl hasarı Moogle adlı pofuduk ayısına bindiğinde vuruyor. Cait ile oynamak yine diğer karakterler gibi keyifli. Fakat favoriniz olacağını pek sanmıyorum. Oyun boyunca bu karakter ile oynamaya az başvurdum.
Cid ve Vincent’a Ne Olacak?
Orijinal FF7’yi oynayanlar bilirler ki asıl ekibimiz dokuz kişiden oluşur. Son iki karakterimiz Vincent ve Cid bu oyunda oynanabilir değiller. Hikayede bazı yerlerde bize yardımcı olan Vincent ve Cid, üçüncü oyunda oynanabilir karakter olacaklar diye tahmin ediyorum.
Bu oyunda arkaplan hikayelerine pek girilmeyen bu karakterlerin önümüzdeki oyun sağlam dikeylere sahip olacaklarını düşünüyorum. Özellikle Vincent’ın Sephiroth ile geçmişi düşünüldüğünde güzel bir hikaye bizleri bekliyor.
Karşı Saldırı Olmazsa Olmaz
Temel oynanış döngüsünden ve yeni karakterlerimizden bahsettik. Artık bu karakterleri kullandığımız savaş mekaniklerini inceleyebiliriz. Öncelikle artık Final Fantasy 7 Rebirth bir parry sistemine sahip. Doğru zamanda yapılan bloklamalar düşmana karşı “bağışıklı” olmanızı sağlarken bir de karşı atak saldırısı yapma şansı veriyor.
Çok başvurduğum bir sistem olmasa da savaş sistemini derinleştirme konusunda etkili olduğunu düşünüyorum. Özellikle Cloud’un Punisher moduna geçip parry yaptığınızda düşmanlarınıza devasa hasar verip daha hızlı stagger edebilirsiniz.
Önce Basıyoruz Sonra Sendeletiyoruz
Pressure ve Stagger adlı iki mekanikten bahsetmekte de fayda var. Baskı ve sendeleme olarak çevirebileceğimiz bu iki sistem, savaşların daha taktiksel geçmesini sağlıyor. Stagger sistemi ilk olarak Final Fantasy XIII ile hayatımıza girdi. Düşmana yeterince hasar verdiğimizde aktifleşen bu sistem düşmanı 10-15 saniyeliğine saldırıya açık hale getirmemize olanak sağlıyor. O saldırı açıklığında şahane saldırılar çıkarmak mümkün.
Pressure sistemi ise düşmanı zayıf noktasında yakaladığınız anda hızlı saldırılar indirmenizle açılıyor. Düşman Pressure altındayken daha çok hasar alıyor ve stagger barı daha hızlı doluyor. Bundan dolayı düşmanlarınızı zaaflarını bilmeniz büyük önem arz ediyor.
Düşmanın Zaafı Senin Kuvvetindir
Zannımca ATB barını doldurmak bu oyunun en önemli mekaniğidir. Değerli barınızı doldurduğunuzda düşmana karşı ezici güçteki yeteneklerinizi ve büyülerinizi kullanabilirsiniz.
Fakat her düşmanlarınızın hangi büyülere ve saldırılara dayanıklı olduğunu hangilerine dayanıksız olduğunu öğrenmeniz oyunun zorluğunu hafifletecektir. Assess Materia’yı kullandığınızda işte bu sorunu kökten çözüyor oluyorsunuz.
Assess Materia düşmanınızın hakkındaki tüm gerekli bilgileri sunuyor. Dayanıklılığı, zayıflığı, canının ne kadar olduğu gibi hayati bilgileri bilmek savaş alanındaki stratejinizi belirlemenizde büyük önem arz ediyor. Ayrıca bir düşman türünden bir kere bilgi alırsanız gerisine gerek kalmıyor. Ezcümle Assess Materia’yı kullanarak düşmanlara üstünlük kurarsanız savaş alanını kontrol altında tutabilirsiniz.
Final Fantasy VII Rebirth iki çeşit sinerji saldırısı mekaniğine sahip. İlki basit saldırı olarak yapabileceğiniz sinerji saldırıları. R1 tuşuna basarak açtığınız komut menüsüne atanmış bu saldırılar üçgen, kare, yuvarlak tuşlarıyla gerçekleştirilebiliyor. Tepki veren düşmanlara uygulanıldığında göze hoş gelen komboların ortaya çıkması oyuncuya müthiş bir haz veriyor. Bununla beraber bazı düşmanlar tepki vermediği için bu saldırıları kullanmak pek mantıklı olmuyor.
Asıl büyük Sinerji Saldırıları özel animasyonlar ile hazırlanmışlar. Devasa yıkımla beraber gelen bu saldırılar hem inanılmaz havalı gözüküyorlar hem de oyunun seyrini değiştirebiliyorlar.
Her bir büyük sinerji saldırısı yanında bir büyük etki ile geliyor. Bazısı düşmanınızın stagger durumunu uzatırken bazısı büyülerinizi MP harcamadan yapmanızı sağlıyor.
Bazısı ise en güçlü saldırılarınız olan limit saldırılarının barını daha hızlı dolduruyor. Fakat bunlarında ötesinde çok ama çok havalı hareketler oluyorlar genelde. Bir düşman üzerinde iki ekip üyesinin havalı saldırılar yapmasını izlemek insana inanılmaz bir tatmin olma hissiyatı yaşatıyor.
Yeni Yetenek Ağacını Seveceksiniz
Yetenek ağacı Rebirth için yeniden düzenlenmiş. Bir önceki oyunda silahlarımız üzerinden açtığımız yetenekleri artık bir market üzeriden görüyoruz. Hem pasif hem de aktif yeteneklere sahibiz.
Bununla beraber basit ve güçlü sinerji saldırılarını buradan açıyoruz. Bir karakter için açtığımız bazı sinerji saldırıları diğer bir karakter içinde açık hale gelmiş oluyor. Yine can yükseltme, kritik saldırı hasarı, daha keskin savunma yapma gibi yetenekleri de yetenek ağacından hallediyoruz.
Bir diğer mesele ise bu yetenek ağacının puanlarını alış tarzımız. Bir kitap sistemi olarak işleyen bu puan durumu, açık dünya etkinliklerinde ya da şehirlerdeki NPC’lerden satın alınan kitaplarla sağlanıyor.
Yani aldığınız her kitap aslında belirli bir yetenek puanı gibi düşünebilirsiniz. Yine ekibinizin seviyesi arttıkça karakterlerinizin seviyesi yükseldikçe bu yetenek ağacından yeni yetenekler açabilirsiniz.
Materia Sistemi Korunmuş
Final Fantasy VII’nin imzalarından biri olan Materialar bu yeniden yapımlarda gayet iyi kotarıldı. Silahlarınıza, bilekliklerinize ya da zırhınıza taktığınız bu küçük küreler sizin büyü yapmanızı sağlıyor.
Dört ana başlıkta toplanan bu büyülü kürelerin çeşit çeşit özellikleri var. Dediğimiz gibi bazısı büyü yapmayı sağlarken bazısı bu büyülerin derecesini artırmayı sağlıyor. Bazısı kritik hasarınızı artırırken bazısı daha rahat blok yapmanızı sağlıyor.
Kendi oyun tarzınıza uygun olan materiaları seçip ekibinize de bunu entegre etmelisiniz. Bu da Final Fantasy VII Rebirth’ün ne kadar geniş RPG elementlerine sahip olduğunu gösteriyor.
Sizin Cloudunuz ile benim Cloudum muhtemelen birbirinden çok başka iki karakter olarak karşımıza çıkıyor. Bununla beraber ilk oyundan farklı olarak yeni eklenen materialar var elbette. Ama yine de yeni materialar fazla olduğunu söylemek pek mümkün değil.
Summonlar ve Limit Saldırıları
Final Fantasy serisinin imzalarından bir tanesi de summonlardır. Bu güçlü ve kadim varlıklar savaş alanını adeta yakıp yıkmakta bir numaradırlar. Fakat yeniden yapımın ilk ayağı summon meselesini biraz kısıtlamıştı. Summonlar çok güçlü oldukları bazı savaşların sonlarına doğru çağırılabilir oluyorlardı.
Rebirth ise bu durumu tamamen ortadan kaldırıyor. Artık en basit savaşlarınızda bile summonlardan faydalanabilirsiniz. Bu oyunun dengesini bozar mı diyebilirsiniz, ama kesinlikle bozmuyor. Summonlar adeta bir takviye kuvvet, adeta bir kurtarıcı rolünde…
Limit saldırıları ise oyundaki en güçlü saldırılar diyebiliriz. Bu saldırıların barını doldurmak inanılmaz zor. Fakat kullanıldığı takdirde çok büyük hasar vurdukları aşikar. Ayrıca karakterlimizi inanılmaz havalı şekillerde görüyoruz. Yine bence limit saldırılarının kullanılması ilk oyuna göre daha hızlı hale getirilmiş. Bir savaşta zar zor kullanabiliyorken artık tek savaşta 2 kere kullandığım oldu.
Ana Yemek Her Zaman Güzeldir
Gelgelelim oyunun artık ana ve yan görevlerine. Klasik olarak ana görevlerinden başlayacağız. Final Fantasy 7 Rebirth ana görevlerini çizgisel alanlarda sunuyor.
Ana görevler tahmin ettiğiniz üzere sinematik sunum ile güçlendirilmişler. Bir alan içerisinde başlayan görevler sonunda epik bir boss savaşıyla son buluyor. Çizgisel hikaye anlatısını seven biri olduğum için ana görevlerin kurgusunu beğendiğimi itiraf etmeliyim.
Alıştığımız Yan Görev Formülleri
Rebirth’ün yan görevleri maalesef ki alıştığımız yan görev formülünün dışına çıkamıyor. Genel olarak yan görev kurguları birbirlerini tekrar ediyor. Bir noktadan bir noktaya bir şey taşıma, A’dan B’ye gidip bir yaratığı kesme gibi kadim yan görev formülleri elbette burada da var.
Ancak burada Rebirth’e tamamen haksızlık etmemek lazım. Çünkü yan görevlerde de ilginç kurgular da olabiliyor. Örneğin bir kurbağaya dönüşme görevi ve tavuk yakalama görevleri Rebirth’in açık dünyasında başıma gelen en keyifli şeyler arasında.
Hamaguchi ve ekibi bu yan görevleri de birer mini oyuna dönüştürmeye çabalamışlar. Bundan dolayı ekibi takdir etmek gerek.
Aynı zamanda yan görevlerin bir diğer özelliği de ekibiniz ile bağınızın kuvvetlenmesi oldu. Ekip arkadaşlarınızdan biri ile randevuya çıkacağınızda yan görevlerin büyük etkisi olabiliyor.
Açık Dünya ve Intel Görevleri
Bir açık dünya oyununda yapılması en zor iş açık dünyayı nitelikli içerikler ile doldurmaktır. Aslına bakarsınız Rebirth bu işi bir noktaya kadar becerebiliyor. Far Cry oyunlarından alışık olduğumuz kule açma mekaniği bizi açık dünyada ilk karşılayan içerik oluyor.
Bu kuleleri açtığımızda ise spesifik açık dünyada yapabileceğimiz etkinliklerin hepsini görebiliyoruz. Bu etkinlikler oyun içinde Chadley’in Intelleri olarak geçmekte. Inteller içerisinde spesifik düşmanlar ile çatışma, o açık dünyaya özel güçlü summonu keşfetme, yaşam suyunu analiz etmek var. Etkinlikler içerisinde bulunduğunuz dünyayı daha iyi anlamak için önem teşkil ediyor.
Özellikle daha güçlü summonları çağırabilmek için onlarla savaşmanız gerekiyor. Bunun içinde o summon hakkında bilgi toplayıp gücünü hafifletebiliyorsunuz. Sonuç olarak Final Fantasy 7 Rebirth açık dünya olarak sektörü öne taşımasa da kendi görevini layıkıyla yapıyor. Tekrara düşmeselerdi intelleri daha fazla sevebilirdik.
Çıkmak İstemeyeceğiniz Açık Dünya
Belirtmeliyim ki chocoboları çok seviyoruz. Hamaguchi ve ekibi bunun farkında olacak ki her açık dünyaya özel chocobo yapmışlar. Üstüne üstlük bu chocobolar kendilerine has özellikler ile karşımıza çıkıyorlar.
Kimisi düz taşa tırmanırken kimisi havada süzülebiliyor. Özellikle Nibelheim’ın chocobosunu beğeneceğinizden eminim. Suyu kullanarak kendini havaya çıkartabilen chocobo, keşifi de daha eğlenceli bir hale getiriyor.
Chocoboları sevdiğimizi bilen Square bir de bu hayvancıkların bebek hallerini oyuna eklemiş. Açık dünyada karşılaştığınız bu şirin şeyler sizi yıkılmış duraklarına götürecekler. Bu duraklar açık dünyada hızlı seyahat yapmanıza ve dinlenmenize da sağlıyor.
Bu durakları tamir ettiğiniz takdirde ise kendilerini sevmenize izin verecekler. Açıkçası her gördüğüm bebek chocoboyu sevdim ve bundan çok keyif aldım.
Keşif ve Basit Platform Öğeleri
Oyun bayınca hayıflandığım şey oyunda zıplama tuşu olmamasıydı. Bakın, Rebirth içerisinde çok çok potansiyelli platform bölümleri var. Özellikle sallanma halatını aldıktan sonra bu bölümler daha ilginç hale geliyor.
Lakin bu platform kısımları “on rail” yani ray üzerinde olduğu için sizin bir efor sarf etmenize gerek kalmıyor. Tıpkı yeni nesil God of War oyunlarında olduğu gibi zıplama tuşu olmadığından, platform yapmanın neredeyse hiçbir manası kalmıyor.
Oyunun sizden istediği şey bir platforma gidip analoğu ittirmeniz. Bazen de gerekli tuşa basmanız gerekebiliyor. İşte bu noktada büyük bir potansiyelin kaçtığını söylememiz mümkün.
Çünkü bu platform öğeleriyle keşif hissiyatını canlı tutmak daha mümkün olabilirdi. Burada keşif deneyiminin pek de ödüllendirici olduğunu söyleyemem. Bunun kaçan bir fırsat olması benim gibi keşfi seven oyuncuları bir miktar üzebilir.
Final Fantasy 7 Rebirth – Üretim Sistemi
Evet yanlış duymadınız. Artık Final Fantasy evreninde de üretim dünyalarına dalabiliyoruz. Açık dünyada topladığınız otlar, düşmanlardan düşen kemikler ve birçok obje ile üretim yapıyoruz. Can iksiri, mana iksiri, daha güçlü bileklik gibi işe yarar ekipmanlar da üretbiliyoruz. Bu ne yazık ki benim sıklıkla kullandığım bir sistem olmadı.
Ancak üretim sistemini oyuna elzem olacak şekilde entegre edilmemesi yerinde bir tasarım tercihi olmuş. Çünkü üretim sistemini öğrenmek zaruri olsaydı, birçok modern AAA oyunda olduğu gibi kendimi uğraşmak istemediğim bir oyun mekaniğini öğrenmeye çalışırken bulacaktım.
Gold Saucer: Bir Eğlence Parkı
Orijinal oyunda saatler geçirenler ikonik Gold Saucer mekanını hatırlayacaktır. Türlü türlü mini oyunlar, hikayenin kırılma noktaları, sevgi ve ihanetin birleştiği bir yerdir Gold Saucer…
Şunu söylemeliyim ki ilk FFVII oynadığımda da ağzım açık kalmıştı. Burada da yine ağzım açık kaldı. Tonla mini oyuna sahip olan bu eğlence parkını keşfetmek çok keyifliydi.
Chocobo yarışlarından, motor yarışlarına, dövüşlerden hayaletli eve kadar tam bir Disneyland deneyimi sunuyor. İçerisinde bulunduğum ve gezdiğim her dakikadan ayrı ayrı keyif aldığımı belirtmeliyim.
Queens Blood’ı Oynamak Çok Keyifli
Mini oyunlardan bahsederken Queens Blood’u atlamak olmaz. Queens Blood kendisine ilham kaynağı olarak Gwent’i seçiyor. Bunu oyunun yönetmeni Naoki Hamaguchi’den bizzat duyduk. Queens Blood temelinde çok keyifli bir kart oyunu. Oyunda üç sıra bulunuyor, üç sıradan her birinde kartlarınızın puanları rakibinizinkinden fazla olmalı. Oyun sonunda en çok puanı toplayan kazanıyor.
Randevunuzu Siz Belirleyeceksiniz
Yine orijinal oyunu oynayanlar bilirler ki Gold Saucer eğlence kadar duygununda yoğun olduğu bir noktadır. Gelgelelim yapımcıları bunu iyi bildiklerinden randevuları özenle hazırlamıştır. Randevuya çıkacağınız kişi ise tamamen size bağlı. Ekip içerisinde en çok kiminle savaştığınız, hangi ekip üyesinin yan görevlerini tamamladığınız çok önemli.
Bununla beraber ana görevlerde kimi seçtiğiniz, ekibinizden hangisiyle daha çok sinerji saldırısı yaptığınız bile önem arz ediyor. Ben oyunun ve evrenin akışına daha çok uyduğunu düşündüğüm için Tifa ile randevuya çıktım ama siz tamamen farklı biriyle çıkabilirsiniz.
Müzikler Her Zamankinden Daha Özel
Final Fantasy 7 Rebirth’in müzik departmanını Nubou Uematsu yerini iki şahane yetenek alıyor. Uematsu geçtiğimiz süreçte artık yeni oyunlara beste yapmayacağını açıklamıştı. Biraz üzgünüz ama emekliliği kutlu olsun diyoruz. Bu sefer müzik departmanını başında Mitsuto Suzuki, Masashi Hamauzu olmak üzere iki usta isim var. Suzuki’yi Final Fantasy XIII’ün müziklerinden hatırlıyoruz. Hamauzu ise halihazırda uzun zamandır Square Enix’de mesai yapan bir bestekar.
Müzikler her zamanki gibi çok başarılı. Final Fantasy 16’nın müziklerini ne kadar beğendiğimi incelememde belirtmiştim. Final Fantasy 7 Rebirth’ın, bir önceki Final Fantasy iterasyonundaki müzikal kaliteden altta kalan bir yanı yok. Müzikler inanılmaz epik olmuş. Özellikle One Winged Angel’a bayıldığımı söylemeliyim. Özellikle bir sonraki oyunda çalmasını merakla beklediğim From the Abyss of Despair’i düşündükçe heyecanlanıyorum.
Performans Modundan Verilen Tavizler
Ne yazık ki Square Enix beni bu noktada büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Oyunun Performans modu 60 FPS işlevsel çalışıyor. Fakat oyunun görselliği bu noktada inanılmaz kötü duruyor. Görsel kaliteden verilen tavizler Performans modunun doğasında olsa da burada çok fazla kalite kaybı olduğunu belirtmek gerek.
Square tek platforma oyun geliştirmenin iyi yanlarını da kullanmıyor değil. Dualsense ile yaptıkları gerçekten takdire şayan bir iş. Özellikle haptik geribildirim oyuncunun elinde bıraktığı hissiyat mükemmele yakın. Sulu alanda su, çamurlu alanda çamur, taşa denk geldiyseniz ise taş… Hepsini elinizde hissetmek mümkün. Aynı zamanda ekip tetikleri de etkili kullanmanın yolunu bulmuş.
Açık konuşmak gerekirse sıradaki Square Enix projesine çok heyecanlıyım. Sıradaki proje belli mi diye sorarsanız cevabımız Kingdom Hearts 4 olacaktır. Muhtemelen şu dakikalarda Square’in ana geliştirici takımı Kingdom Hearts 4’ün üzerine harıl harıl çalışıyor. FF XVI’nın ekibi ise son FFXVI DLC’si Rising Tide’ı yetiştirmeye odaklanmış halde.
Final Fantasy 7 İnceleme – Son Söz
Square Enix bu serinin sonunu getirmeyecek. Rebirth gibi tutkuyla yapılan projeler çıkacaksa sonu gelmesinde tabii. Fakat kendilerinden ve işlerinden ödün verip niteliksiz iş yapacaklarsa son fantezi artık son bulmalı. Bakalım hayat bize neler gösterecek. Son olarak Final Fantasy XVI incelememi okumak isterseniz sizleri şu bağlantıya alayım. Şimdilik sağlıcakla kalın dostlar.
Olumlu
- Derinlikli ve karmaşık senaryo
- Hayatın içinden, arkadaşınızmış gibi hissettiren karakterler
- Oyunun içerisinde hissettiren ara sahneler
- Ara sahnelerden koparmayan mini oyunlar
- Taktiksel ve gerçek zamanı harmanlayan savaş sistemi
- Birbirinden farklı yedi oynanabilir karakter
- Her bir köşesinden mini oyun fırlayan açık dünya
- Derinlikli RPG öğeleri
- Müzikler ve Dualsense kullanımı
Olumsuz
- Birbirini tekrar eden yan görevler ve açık dünya etkinlikleri
- Savaş sistemindeki bazı düşmanların tepkisizliği
- Performans modunda grafik kalitesinin çok düşük olması