Fallout 1 Master oyun dünyasının en ilginç ve en talihsiz baş kötülerinden biri. Gelin, hikayesini, planlarını ve acı sonunu inceleyelim.
Master amacı, duruşu, hayatı ve oyuncuya yaklaşımı ile birlikte akıllarda sürüsüyle soru işareti bırakır. Gelin, kendisinin savunduğu davayı ve muhtemel haklılığını ele alalım.
Konumuza geçmeden önce yazıda bulunan muhtemel spoilerlar hakkında da uyarı yapalım.
Oyunlar sanatın belki de en etkileyici formlarından biriyse, bu argümanın en güçlü destekçisi de unutması güç karakterleridir. Bu karakterler kimi zaman uğruna mücadele ettiğiniz amacınıza karşı size engel olur.
RPG’lerde Çok: Yokluğuyla Korkutan Oyun Kötüleri
Kimi zaman oyunun size atadığı görevlerde size eşlik eder. Ancak çoğu zaman oyunların anlattığı öykülerde asıl kurtarıcılar, iyi yazılmış kötü karakterlerdir. Sonuçta ana karakter kadar da kötü karakterlerin de oyun boyunca ekranda gözükmesi gerekir değil mi?
Bu argümanın tam aksine başarıyla hizmet eden çok örnek var. Oyun dünyası sığ ekran süresine rağmen tehdidini her daim hissettiren kötü karakterler ile dolu.
Gerçekten bütün karakterler ile empati kurabilmek, vicdan terazinizde dinlediğiniz bütün karakterleri tartmak çok önemli. Özellikle RPG oynuyorsanız ve oynadığınız oyun size kusursuz bir özgürlük veriyorsa, emelleri canice olsa bile aynı duyguları paylaştığınız karakterlerin tarafına geçmeniz dahi söz konusu olabiliyor.
Tabii maalesef yalnızca bir karakteri herhangi bir ideolojiyle harmanlayıp oyuncuya sunmak da yetmiyor. Bunun en büyük örneği oyun devi Ubisoft’un Far Cry serisinde ortaya çıktı.
Oyun Dünyasının Yıldız Kötüleri
Far Cry 3 ile birlikte elde ettikleri başarıdan sonra neredeyse bütün Far Cry oyunlarında gördüğünüz ana kötüler, içi tamamen boşaltılmış siyasi figürlere dönüştü. Evet Vaas gerçekten de orijinal bir karakterdi. Ancak üçüncü oyundan sonra çıkan bütün Far Cry oyunlarında Vaas’ı görmek gerçekten komik bir durum.
İntikam hikayesi olan Vaas, tarikatçı Vaas, diktatör Vaas ve daha nicesi…
Her oyunuyla neredeyse her açıdan daha vasat bir düzeye yol alan Far Cry serisinde aynı kurgu hamlelerini fark edebilirsiniz. Keşke gerçekten bütün yavaş yavaş şeytani planlarını anlatan, biz “sıradan insanlar” gibi değer yargıları olmayan ve toplum zararlısı psikopat tiplemelerin hepsi istisnasız iyi işlenmiş olsa…
Ancak uzun bir süre daha Far Cry serisinde farklı, cesur bir hamle görmeyeceğiz. Çünkü bunlar geliştiriciler ve anlatıcıların “genel kitle” için tercih ettiği güvenli seçenekler olmayacaklar.
İşte bu noktada güvenli olanı tercih etmeyen, oyuncuyu ikilemde bırakan ve kendisini sıradan kötü bir karakterden ziyade bir birey olduğunu yansıtan Master’i ele alacağız.
Fallout – Bir Post Nükleer Rol Yapma Oyunu
Fallout, 10 Ekim 1997 tarihinde Interplay tarafından geliştirilip yayımlanan bir CRPG’dir (Computer Role Playing Game). Sıra tabanlı bir dövüş sistemine sahip olmasıyla birlikte gerçekten o dönem için devasa bir haritaya sahiptir.
Çeşit çeşit yerleşkenin ve grupların bulunduğu oyunda ana karakterimiz Vault Dweller’ın karakteristik özelliklerinden tutun, yeteneklerine, katıldığı birliklere, alacağı görevlere ve hatta o görevlerin içinde bile kritik seçimlere dek her bir detayı yönetebildiğimiz özgürlük sunan bir oyundur Fallout. Ancak bu oyunun en ilginç yönlerinden biri kesinlikle ana kötüsü olan Fallout 1 Master’dır.
Fallout 1 Hikayesi: Bildiğimiz Dünyanın Sonu
Oyunumuz, 2077 yılında meydana gelen ve sadece 2 saat süren “Büyük Savaş” faciasının sonuçlarına katlanan insanlığı temel alır. Açgözlü liderlerin, insanlığın, hatta doğanın büyük bir kısmını yok etmesiyle sonuçlanan nükleer savaş ile dünya karanlık bir çağa girer.
“War. War never changes.”
Neyse ki Amerika Birleşik Devletleri, savaştan önce önlemlerini almış ve Vault-Tec isimli bir firma ile anlaşarak yerin altında Vault isimli sığınaklar inşa etmiştir. Hükükmet savaştan önce Çin Hükümeti tarafından bir virüs geliştirildiğine inanır. Elbette global bir süpergücün günlük görevlerinden biri de envai endemik tehdidi Çin’den önce keşfetmektir.
Fakat ABD bu hatayı daha önceden 1938’de, başta Almanya olmak üzere birçok faşist rejimin hüküm sürdüğü ülkelerin atom bombasını geliştireceklerine inanarak da yapmıştır. (Bkz. Manhattan Projesi).
Anlaşılan o ki, Amerika en azından Fallout evreninde de geçmişten ders çıkarmamış. Bunun üzerine West Tec adlı firma F.E.V (Forced Evolutionary Virüs veya Türkçe ismiyle Zorunlu Evrim Virüsü) adı verilen virüsü üretir. Bu firma aynı zamanda Fallout evreninde oldukça nadir bulunan Power Armor’un yaratıcısıdır.
Amerika’nın aldığı sözde önlemler bırakın fayda sağlamayı, dünyanın dengelerini alt üst eder. Belki de tankla, tüfekle bir savaş gerçekleşseydi bu felaketin çeyreği kadar zarar vermezdi. Bir zamanlar hayatın olduğu topraklar çölleşmiş, çocukların toplaşıp oyun oynadığı parklar cesetlerle dolmuştur. Okullar avlarını bekleyen deathclawların sığınağına dönüşmüştür.
Yeni, Radyoaktif Düzen
Çünkü nükleer savaş, beraberinde radyasyon felaketini de getirmiştir. Hayatta kalan hayvanlar ve insanlar mutasyona uğramış, insanların yuvalarından kafalarını çıkaramayacak kadar korkunç yaratıklara dönüşmüşlerdir. Daha şanssızları ise birer ghoul olmuştur.
Tabii hayatta kalan medeniyetler için de yeni düzenler inşa edilmiştir. Neredeyse bütün şehirler birer eyalet gibi kendi kurallarını koyup kendi düzenlerini sağlamaya çalışır. Şehir denebilecek bölgeler dışında kanunsuzluklar, köle ticareti, çeteleşmeler, yeni normaller ve yobazlık diz boyudur.
Savaş öncesi hayatta illegal veya etik olmayan davranışlar, nükleer topraklarda gayet normal sayılır. Yeni ve tehlikeli hastalık türleri, ilginç modifikasyonlar ve yeni düzenle birlikte ortaya çıkan keşfedilmemiş binlerce varlık çöplüğü mesken tutar. Hatta bazı şehirler/bölgeler sanki binlerce yıl gerilemiş, sessizlikten, feryattan, ümitsizlikten ibarettir.
Böylesine depresif ve karanlık bir dünyada, yozlaşmış insanların hükmettiği çorak topraklarda, insanlığın bütün umudunun tükendiği yerde Wasteland için iki adet kurtarıcı boy gösterir.
Bunlardan birisi ana karakterimiz Vault Dweller, diğeri ise yazımızın odağı olan Fallout 1 Master.
Fallout 1 Master ile Tanışın
Master ya da gerçek adıyla Richard Moreau, Büyük Savaş’tan önce hayata gelmiştir. Geçmişi hakkında Vault 8’e sığınması dışında çok fazla bir bilgi bulunmaz. 2092 yılına geldiğimizde -yani sığınaklar açıldığında- Richard, cinayetten sürgün edilir.
Sürgün cezasının üstüne, 400 milden daha fazla yol giderek güney tarafındaki Hub bölgesine doktor olarak yerleşir. Böylelikle Moreau soyadını Grey olarak değiştirir. Oradakiler Grey’i oldukça bilgin, başarılı bir doktor, hatta filozof olarak tanır.
Derken kervanlara saldıran haydutlar yetmiyormuş gibi mutantlar kervanlara terör estirmeye başlar. Bunun araştırılması için bir karar çıkarılır. Kervan ustaları her ne kadar sayı olarak üstünlük sağlamaya çalışsa da mutantların gücü muhafızları ezip geçmektedir.
O dönemin en meşhur tüccarlarından biri olan Harold, bu mutantların kaynağını araştırıp gerekirse yok etmek için bir ekip oluşturur. Grey de bu ekibe gönüllü olarak liderlik eden isimlerden biridir. Ekip 2102’de yola çıkar ve mutantların saldırılarını yoğunlaştırdığı kuzeybatıya yönelir.
Harold başta olmak üzere Francine, Mark ve birkaç kişiden daha oluşan bir tim, keşif süreciine Mariposa Askeri Üssü’nü ve civardaki mutant ordusunu keşfeder. Ekip birçok kayıp verdikten sonra Grey ve Harold üsse girmeyi başarır ancak üs içerisinde ilerleme kaydedemez. Harold içerde bir vinç tarafından bayıltıldığı anlarda Grey, F.E.V dolu bir fıçının içine atılır.
Dönüşüm Başladı
Harold, gözlerini açtığında kendini çorak bir arazide bulmuştur. Grey ise, o fıçıda Master olmaya yetecek kadar radyasyona maruz kalmıştır. Grey’in bilinci yerine geldiğinde kendini fıçıdan çıkarır ve virüs hakkında deneyler yapmaya başlar.
Grey, artık dönüşümünü tamamlamıştır. Tüm insanlığını kaybetmiş, şekilsiz, grotest bir yaratığa dönüşmüştür. Yani bizim bildiğimiz suretiyle Master’a…
Master, özellikle felsefi konularda ustalaştığını ve zekasının büyük ölçüde katlandığını fark eder. Fakat deneyleri bir noktadan sonra tıkanır. Çünkü kullandığı hayvanların sayısı ve virüsün tamamlanmamış bir proje olmasından ötürü sınırlı yapısı önüne engel koymuştur.
Takvimler aralık ayını gösterirken Master, mutasyona uğramış bedeninin çeşitli bölgelerine belirli dozlarda F.E.V enjekte ederek bilgisayarlar ile nörolojik olarak bağlantı kurmayı başarır. Bu da doğal olarak üssün verilerine erişmesine yol açtı. Master’ın deneyleri de gittikçe daha şeytani hale gelmeye başlar.
Artık sadece hayvanlar üzerinde değil zavallı ve masum insanların üstünde de dönüşüm deneyleri yapmaktadır. Nihayet 2103 yılına geldiğimizde Fallout 1 Master, ilk zeki süper mutantını ve ardından gelen mutant kovanını yaratmış olur. Mutant ordusu büyük bir hızla büyümektedir.
2137 yılına gelindiğinde Master’ın mutant ordusu seri üretime geçecek kadar çoğalmış ve hızlanmıştır. Artık Unity adını verdiği ordusu neredeyse hazırdır ve gücünü arttırmak adına 2152 yılında Morpheus’un liderliğini yaptığı bir tarikatı da bünyesine katar.
Bundan üç yıl sonra, yani 2155 yılında Master ve tarikatı, Boneyard olarak bilinen bölgeye bir katedral inşa eder. Tarikat, bütün Wasteland tarafından Children of the Cathedral, yani Katedralin Çocukları olarak tanınır. Binanın idaresi ise Fallout 1 Master’da değil, Morpheus’tadır.
Kesişen Yollar
5 Aralık 2161’de oyunumuzun ana karakteri olan, bizzat hayat verdiğimiz Vault Dweller, su kaynaklarının tükenmesiyle birlikte çıktığı bu yolculuktan Wasteland hakkında kayda değer birçok şey öğrenerek döner.
Tabii, öğrendikleri arasında Master’ın kötücül planları da vardır. Bu durumu su çipi görevini bizzat aldığımız Jacoren’e iletir ve Vault’daki herkesi iyice endişelendirir.
Jacoren’in, bu durumda güvenebileceği tek kişi ana karakterimiz olduğundan mecbur olarak Master’ı, onun ordusunu ve F.E.V virüsünü yok etme görevini Vault Dweller’a verir.
Bu gerçekten ağır bir sorumluluktur. Elbette Fallout evreninde Vault Dweller’ın yaşadığı ve karşılaştığı olayların haddi hesabı yok fakat her oyuncu oyunu farklı deneyimlediğinden ve yan hikayelerin odağımızı ciddi derecede saptıracağından sadece ana hikayeden ilerliyoruz. Vault Dweller, 3 Mart 2162’de katedrale bir şekilde sızmayı başarır (yöntemi oyuncuya bırakılmış) ve Master ile yüzleşir. Oyuncunun bu noktada birkaç seçeneği bulunmaktadır.
Vault Dweller’ın Yazdığı Kader
Fallout’un oyuncuya gerçekten sınırsız özgürlükler çizdiğini belirtmiştik. Elbette oyunun son perdesinde bile, kötülüğün cirit attığı Wasteland topraklarında bile oyuncunun inisiyatifi söz konusu olmaya devam eder. Yani Master’ın “şeytani” planlarına dahil olabilme ve Wasteland’i tamamen yeni bir rotaya sokabilme seçeneğinizden bahsediyoruz.
Bu seçenek sadece “kötü” sonu görmek veya bunca maceranın intikamını Wasteland’i “yok ederek” almak için konulmuş bir seçenek değil elbette. Çünkü oyun gerçekten sizi karşınıza alıp elinizi vicdanınıza koymanızdan çok, mantık sınırlarınızı kullanmanızı istiyor.
Wasteland topraklarının acımasız olduğundan ve insan ırkı için gerçekten yaşanılması zor olan topraklara dönüştüğünü belirtmiştik. Master’ın bu konudaki yegane amacı F.E.V virüsünü kullanarak insan ırkını tamamen süper mutanta dönüştürmekten ibaret. Bu konuda isteğe bağlı bir durum olmadığından vicdanen çoğu kişiye yanlış, hatta korkunç gelebilir.
Çoğu kişi insanlığını geride bırakıp, çirkin bir mutanta dönüşmek istemeyebilir. Wasteland için mutlak bir yönetim söz konusu olmadığından, bu konuda bir referanduma da gidilemeyecektir. Günün sonunda Fallout 1 Master’ın planı bütün insanlığı teker teker toplanıp zorunlu evrime tabii tutmakta yatıyor.
Fiziksel görünümünüze önem vermiyorsanız, Master’ın dediklerine belki kulak verebilirsiniz. Çünkü nihayetinde fiziksel gücünüz ve dayanıklılığınızda insanüst übir artış ve her türlü hastalıklara karşı direnç elde etmeniz mümkün. Biraz büyük ve yeşil olmak karşılığında bunu kabul eder miydiniz?
Master’ın Gerçek Yüzü
Sizce Master, yalnızca insanlığa zulmetme gayesi güden bir yaratık mı, yoksa insanlığın kaderini düşünen ve insanlığın kahramanı olmayı planlayan bir lider mi?
Eğer bu planı gerçekten yararlı ve mantıklı bulan kesimdenseniz, Master’ın teklifini kabul edip farklı bir sonu görebilirsiniz. Super mutanta dönüşüp bütün sığınakları, dolayısıyla insanlığı yok etme işlemine dahil olursunuz. Sonuç olarak Wasteland topraklarında Master’ın mutantları hüküm sürer. (Ben oyunun son dakikalarına geldiğimde bu ikilemi bir türlü aşamamış, 37 saatlik oyun süremin iki saatimi bu noktada harcamıştım.)
Sanıldığı üzere mutantlar zeka olarak insanlıktan aşağıda değil. Hatta bazı istisna durumlar olsa da oldukça zeki mutantlar da yaşamını sürdürüyor. Yani zeka konusunda da bir çekingenlik gösteremeyiz değil mi? Tek sıkıntı süper mutantların tamamen kısır olmasında yatıyor.
Yaşam formlarının devamı gelmediği sürece Wasteland’in en güçlü ve dayanıklı ırkını yaratmak ne fayda edebilirdi? Bu da bizlere Master’ı “barışçıl” bir şekilde öldürmenin bir yolunu açıyor. Konuşmak!
Oyun boyunca edindiğiniz otopsi raporları içeren bir holodisk sayesinde süper mutantların kısırlığını öğrendiğinizde (tabii speech ve intelligence yeteneğinizin yüksek olması şartıyla) Master ile bu konuyu daha insancıl bir şekilde konuşup anlaşmanız mümkün. Master’ın içinde hala bir insanın yaşadığının farkındalığına varmasına, vicdanen bu sorumluluğu alıp alamayacağı sorusuyla karşılaşmasına vesile oluyorsunuz.
En acısı ise Master gibi soğuk ve kötücül duran bir karakterin, planlarının ve emeklerinin boşa olduğunu fark etmesinde yatıyor. Bir bilim adamının yıllar süren emeğinin bir hiç uğruna olduğunu fark ettiğini hayal edin. .
Bütün Wasteland’in adından korkarak söz ettiği bu yaratık, size katedralden kaçmanız için bir şans verirken takındığı ses tonu, sarf ettiği kelimeler gerçekten Fallout’un en çarpıcı yüzünü açığa çıkarıyor. Koca bir girişimin sonuna şahitlik ederek binayı terk etmeniz gerekiyor.
Bu hikayede medeniyeti yeniden inşa etmek isteyen fakat zamanla şeytani yollara sapan bir adamın başarısızlığı yatıyor. Onca hayal, plan ve harcanan emeğin bir hiç oluşu yatıyor.
Yegane amacı saf kötülük olan basit karakterlerin aksine gerçekten kendince dünya için iyi bir şeyler yapmak isteyen bir adamın trajik hayatına şahitlik ederek Fallout 1’e veda ediyoruz.
Son Söz
Fallout 1 Master bizlere böyle veda ederken doğal olarak oyuncuları ikiye böldü. Reddit üzerinden, Fallout forumlarında ve daha nice başlıkların altında Master’ın ideolojisi hala tartılışıyor. Kimisi aslında haklı olduğunu, kimisi de Master’ın planlarının akıl dışı olduğunu savunuyordu.
Siz ne düşünüyorsunuz? Post-nükleer topraklarda yaşam insan kırılganlığıya devam mı etmeli? Yoksa ırkımızın sonu uğruna insanüstü bir fizyolojiyi mi tercih etmeli?
Yorumlarda buluşalım.