Sokrates’in Atina meydanına etrafına topladığı onlarca vatandaşı var olmayan bir yer hayal etmeye teşvik edişinden ve ideal devlet fikrini ortaya atışından bu yana iki bin yıl geçti. İdeal bir devlet adamı olmayı da alnının akıyla başarmış olan Thomas More beyefendinin ütopya kelimesini edebiyata kazandırması da dört yüz yıl öncesine dayanıyor.
Büyük düşünürler dilimize “olmayan yer” olarak çevirebileceğimiz ütopyalar hakkında pek çok kez yazıp çizmiş. Bunun yegane sebebi insanlığın fıtratında bulunan ya da bulunduğuna inanılan “erdeme” bin yıllardır hasret duymasında yatıyor. Karanlığın olduğu yerde ışığa ihtiyaç duyulduğu gibi, erdemin olmadığı yerde de ütopya hayali ortaya çıkıyor. Biz de bu bağlamda BioShock Infinite Columbia şehrini incelemeyi ve edebiyatın kesin çizgilerinde yürürken, ütopya ve distopya arasındaki belirsiz sınıra dikkat çekmeyi görev bildik.
Kiminin Ütopyası Kiminin Distopyası
Peki ütopya hayalinin her bireyde daha güçlü bir yankı bulduğu toplum nasıl bir toplumdur? Eğer ütopyaya kavuşma isteği bu kadar derinse belki de bu toplumda iyi olan ve erdem kavramının şemsiyesi altına giren türevler yozlaşmıştır. Okyanusun derinine indikçe oksijene olan ihtiyacın artması gibi, bahsi geçen toplumdaki erdem yokluğunun artması ütopyaya duyulan özlemi de artırmıştır. Bu erdemsizlik durumunun edebiyattaki tecellisi ütopyalar ise, yaşamdaki tezahürü de distopyalardır.
Fakat erdemsizlik durumunun gerçek hayata nüfuz edişi distopyalar olsa da çizgilerin edebiyatta olduğu kadar kesin olmadığını biliyoruz. Günümüz itibarıyla kiminin ütopyası, kiminin distopyasına dönüşüyor. Ya da herkes el ele tutuşup gözlerini kapatarak üç maymun oynuyor ve yaşadığı toplumun gerçeklerini ütopik noktalara varacak şekilde görmeyi reddediyor. Tam bu noktada bu ironinin sadece gerçek hayatta karşımıza çıkacağını düşünen sevgili okurlarımızı BioShock Infinite: Columbia şehrine davet ediyoruz.
BioShock Infinite, Columbia: Etkileyici Bir Toplum Tasviri
Günümüzde erdemin yokluğununun daha derin katmanlarla tasvir etmenin en güzel yollarından birinin distopik türdeki video oyunları olduğunu kabul edebiliriz. Bu noktada Columbia adındaki kurgusal şehri ütopya ve distopyaya dair etkileyici tasviri çerçevesinde bir kez daha hatırlayacak, bunu yaparken de ince bir ipte yürüyeceğiz. Ana karakter Booker’in kafasına içine bir yolculuk edip hoş bir hanımefendiyle atıldığımız serüven ne kadar ilgi çekici olsa da bu yazıda merceğimiz altına giren süje, rafine havasını içimize çekip uçan kaldırımlarında bir o yana bir bu yana koşturduğumuz Columbia şehri oldu.
Çünkü Columbia hepimizin ütopyasıdır.
Erdemi Bir Şişeye Doldurun
Ütopya edebiyatındaki insanlar bize hayatımızdaki insanlardan daha insan görünür, hatta tarihin kana bulanmış ve kekremsi kokular yayan sayfalarında bolca bulunan tiplere benzemez. Fakat belki de en kötümserimiz bile insanın içinde bir yerde erdem olduğunu ve yoğurulurken hamuruna iyilik de katıldığını kabul edebilir.
Burada akıllara şu soru gelecektir. Ütopyalar iyimser olmak ve insanın içinde erdem olduğuna inanmaksa, distopyalar da kötümser olmak ve erdemin yokluğuna mı inanmaktır?
İşte bu noktada maiotik yöntemi unutup Sokrates ile ters düşmek gerekiyor. Çünkü içimizde erdem, iyilik ve güzellik olsa da olmasa da iyi olanı, ideal olanı, güzel olanı alın ve bir şişeye doldurun ve sakın aşağıya bakmayın. Çünkü Columbia’da biz hep güneşe bakarız.
Columbia’ya Hoş Geldiniz
Güneş’in Gururu, Çelik Icarus ve en yüksekten uçan kuşların bile kıskandığı Columbia’ya hoş geldiniz. Burası anakaranın kibir ve ayrılıklarla yoğunlaşmış bulutlarının üstündedir. Burada herkes herkes olmaya devam eder. Burada insan daha fazla insandır. Burası Columbia’dır.
Güneş’in bile kıskandığı bu şehirin kanatları Icarus’un kanatlarının aksine balmumundan değil, kuvvetli türbinlerin birbirine kenetlenerek oluşturduğu sağlam çeliklerden inşa edilmiştir.
Columbia vatandaşı kendisini daha “iyi” yapacak şeyleri köşedeki bir Vigor dükkanından satın alabilir. Öyle ki parmaklarının ucundan çıkardığı kıvılcımlarla, gökyüzünde kurduğu mısır tarlasını kargalardan koruyabileceği gibi; kavga ve anlaşmazlıklara küçük bir hareketle son verebilir. Fikrini beğenmediği vatandaşını bir daha asla görmek zorunda değildir. Gökyüzünün ütopyasında işler kesin ve katı çizgilerle yürür ki, Columbia yüce varlığıyla semalarda var olmaya devam edebilsin.
Columbia’da iyi olan her şey bir yudum uzağınızdadır. Burada lidere tam bağlılık, erdem ve nezaket kanundur. Uçan ütopyada iyilik ve erdemin insanın içinde olup olmaması da mühim değildir. Burada bu kavramlar insanların satın alıp benimsemesi gereken yasalardır. İyi olup, kurucu babanın heykelinin önünde kutsanmak yasa, kendine benzemeyenleri taşlamak her vatandaşın görevidir.
Columbia’nın kutsal kanunlarına uyum sağlamayanları taşlamak bir Columbialı’nın coşkuyla icra edeceği yegane vazifelerinden biridir. Hatta vatandaş şanslıyla çekilişe katılıp ilk taşı atma hakkını kazanabilir. Güneş’in Ütopyası’nda iyi olmamak kanunsuzluk, ulu lidere sorgulamadan bağlanmak kadim bir görevdir. İşte bu yüzden Çelik Icarus göğün gururudur ve insanlarının yüzünden tebessüm eksilmez, eksilmemelidir. Eksilirse nankörlüktür. Columbia’yı diğer devletler hep kıskanır.
Hepimiz Columbialıyız
Columbia yücedir, Columbia uludur ve bu şehrin vatandaşı olmayan herkes beyni yıkanmış kuklalardır. Columbialı gibi olmayanların Columbia’da yeri yoktur. Columbia’da tek bir millet vardır ve tek millet; tek vatan altında güvence altına alınmıştır. Burada azınlıklar, Columbia’nın çatısı altında nefes alabildikleri için minnet duyması gereken vatandaşlardır. Hepsi halinden memnun ve uçan şehir için çalışmayı seven tutkulu bireylerdir. Aksini iddia edenler Columbia’nın kötülüğü isteyen, Vox Populi gibi isimler altında adaleti savunduğunu iddia eden parazitlerdir. Bu oluşumlar her Columbialı’nın ebedi düşmanıdır.
Vatana ve Tanrı’ya Sadık Büyük Liderler
Platon’un da dediği gibi krallar ve yöneticiler filozoflardan oluşmalıdır ki kibir ve ölçüsüz gücün yerini erdem ve sağduyu alsın. Columbia şehrinin kurucu babası ve ulu lideri Zachary Hale Comstock da tam olarak böyle bir adamdır. Bulutların bile kıskandığı Columbia şehrinde çiçekler daha güzel açıyor, güneş daha canlı parlıyor ve insan daha fazla insan oluyorsa; Columbia halkının tek fikir, tek bayrak ve tek millet fikrine gözü kapalı bir şekilde sarılmasıdır. Kanatlı vatana duyulan bu sarsılmaz bağlılık onu birçok savaşta zafere götürmüş, birçok kanunsuzun haddini bildirmesini sağlamıştır.
Jeremiah Fink gibi iş aşkıyla yanıp tutuşan ve Platon’un tasvirinde olduğu gibi devletin midesini oluşturan saygın iş adamları, sadık işçilerini günde 19 saat çalışmaya teşvik eder ki; Columbia güvenle göklerde kalmaya devam etsin. Öyle ki günün sonu hazineye eklenen gelirin, işçi vatandaşın konforundan daha önemli olduğu gerçeğini en çok işçi vatandaşın kendisi benimser. En son ne zaman yemek yediğini unutacak kadar çalışmayı seven vatandaş, Jeremiah Fink gibi kuvvetli liderlerin ışığının altında bir elmas gibi parıldar.
Gelmiş Geçmiş En İyi Distopya OyunlarıŞanlı Tarih, Kusursuz Halk
Columbia’nın şanlı geleceğinin güvencesi, bir o kadar şanlı geçmişi ile sağlanmıştır. Yabancıların barbar güruhları göklerin ihtişamlı ülkesine sapanla nişan aldığında, safkan Columbialı vatandaşlar ülkelerini korumayı iyi bilmiştir. Tanrı ve Ulu Lider adına kazanılan bu zaferler şehrin nezih müzelerinde zarafetle sergilenir. Çünkü Columbialılar abartıyı ve şatafatı sevmez. Onlar salt Columbialı oldukları için doğuştan şanlı ve kuvvetli olduğunu bilirler. Hepsi tektir ve tek bir soru sormadan lider ve ülke için birleşmeyi bilir.
Irmağın Olsa, Uğruna Ölürdüm Columbia
Belki de yazının başında bahsettiğimiz ip yeterince kalın değildi ya da derdimizi anlatmaya çalışırken söz sanatlarını nispeten sığ bir şekilde kullandık. Fakat her şeye rağmen Columbia çelik kanatlarını sıkı sıkıya bağlamış türbünlerinden göğü siyaha çalan dumanlarıyla uçmaya, arkasında kara bulutlardan bir iz bırakırken bulutları gururla aşmaya devam ediyor. Columbia’da kimse önündeki yola, yanındaki vatandaşına ya da arkasında bıraktığına değil, demirden bir bağnazlıkla Güneş’e bakıyor.
Belki de bu yüzden Columbia herkesin ütopyası oluyor.
Yazıdaki kelimelerin içinde bir anda kayboldum kaleminize sağlık mükemmel bir yazı olmuş