Christopher Nolan günümüzde yaşayan en önemli yönetmenlerden biri. Son filmi Tenet’in vizyona girmesi şerefine gelin onun sinemasına biraz daha yakından bakalım.
Memento, The Prestige, Dark Knight, Inception, Interstellar gibi yakın dönemin klasikleşen birçok filminin altında imzasını görebileceğimiz Nolan, sadece bu imzayla bile büyük bir seyirci kitlesini çekebilecek duruma geldi. Çok konuşulan son filmi Tenet’in yayınlanan son fragmanını buradan izleyebilirsiniz.
Yarattığı evrenlerin görkemi, hikayelerin zaman ve mekanla olan karmaşık ilişkisi, teknik kusursuzluk Nolan’ı kendisi yapan unsurlar. Bir Nolan filminden çıktıktan sonra hayatınıza kaldığı yerden devam edemezsiniz. O filmi sindirmeniz, özümsemeniz gerekir. Çünkü alışık olduğunuz tüm algıları yıkar ve size yeni bir tecrübe sunar. Bazen bunu Memento filmindeki gibi zaman akışını tersten akıtarak yapar, bazen Inception’daki gibi katmanlı anlatımıyla. Çoğu zaman ilk izleyişte tamamını anlayabileceğiniz bir film çıkmaz ortaya. İzleyicinin aklıyla dalga geçmez. Nolan filmleri, seyirci çabası ister. Kafanız karışır, anlam vermeye çalışırsınız, hatta teoriler üretirsiniz.
Görkemli ve estetik bir sinematografi, Nolan filmlerinin olmazsa olmazıdır. Son derece haşmetli sahnelere imza atmasına rağmen minimum düzeyde yeşil perde kullanan usta yönetmenin, görsel efektlere bayıldığını söyleyemeyiz. Öyle ki son filmi Tenet’te neredeyse hiç görsel efekt kullanılmamış. Onun filmlerinde izlediğimiz zaman tüylerimizi diken diken yapan bazı sahneleri, çoğu yönetmen yeşil perdeyle bile çekmeye cesaret edemeyecekken görsel efektsiz çekerek bu konudaki yetkinliğini ispatlıyor. Tıpkı bu sahne ve görseldeki uçak patlama sahnesi gibi…
Nolan kendine has sinematografik üslubu ve beynimizi işlevsel kullanmamızı sağlayan hikaye anlatıcılığıyla günümüzün en önemli yönetmenleri arasında yer alıyor. Pandemi sebebiyle henüz Tenet’i izlemeyemesek de sabırsızlanıyoruz, “in Nolan we trust!” diyoruz ve güzel bir gün geçiriyor olmanız dileklerimizle yazımızı sonlandırıyoruz.